Dr. Jonice Webb Çocukluğunuzda duygusal olarak ihmal edilmiş olduğunuzun farkına...
OkuyunİÇİNİZDEKİ ÇOCUĞUN EBEVEYNİ OLMAK
İçinizdeki çocuğu anladığınızda onu şifalandırmakla kalmaz Herkesi Anlamaya Başlarsınız!
Çalışmamıza Hoş Geldiniz!
yaşamınız bugünden sonra aynı olmayacak!
değişime hazır mısınız?
Çalışmaya Başlamadan Önce aşağıdaki linkten Çocuklukta Duygusal İhmal (ÇDİ) Testini indirip uygulayınız.
Bu eğitime katılmış olmanız, içinizdeki bilge çocuğun acılarını dinlemeye ve onun söyleyeceklerini duymaya hazır olduğunuzun bir göstergesidir .
İyileşmeye ve hayatınızı yönlendiren deneyimlere verdiğiniz tepkiyi ve yaklaşımı değiştirmeye hazırsınız.
Belki bazı kalıplarınızı, duygusal kırgınlıklarınızı ve acılarınızı biliyor olabilirsiniz, ancak bunların yarattığı kaosu nasıl dengeleyeceğiniz konusunda kafanız karışmış olabilir.
İçinizdeki Çocuğa Ebeveyn Olmak kursu, içinizde kök salmış olan, acılarıyla başbaşa kalmış o küçük çocuk halinize ait işe yaramayan kalıpları fark etmenize, iyileştirmenize, salıvermenize ve otantik bir yaşamı kucaklamanıza olanak sağlayan pratik bir uygulama sunuyor.
Artık sizin için işe yaramayan yaralı kısımları açmanıza ve iyileştirmenize yardımcı olacak ve sizi yeni bir içsel şifa alanına götürecek bir dönüşüm sürecidir.
Bu dönüşüm sürecini takip ederek, tutunduğunuz belirli yaralama kalıplarını anlamaya ve kabul etmeye başlayacaksınız .
NASIL İLERLERİM?
Bugün itibariyle sadece bu çalışma için bir günlük tutmaya başlayın.
Aşağıdaki açılır pencerelerin her birinde çalışmanın bir dersine ait materyaller bulunmaktadır.
Her ders için dört gün ayırmanızı öneriyoruz.
Her derse ait bir ses kaydı, bir çalışma dosyası ve bir ödev dosyası bulunmaktadır.
Çalışmadan en yüksek faydayı sağlamak için lütfen çalışma materyallerini belli sıra ile adım adım uygulayınız.
VİDEOLARI SEYREDİN
VIDEO 1
VIDEO 2
VIDEO 3
VIDEO 4
Savunmasız bir çocukken size yapılanlardan sorumlu değilsiniz! Ancak şimdi bir yetişkin olarak bu konuda bir şeyler yapmak için olumlu adımlar atmakla sorumlusunuz!
Susan Forward Ph.D
1.HAFTA
DUYGULARLA BAĞLANTIYA GEÇMEK
Çocuklukta yaşanan duygusal ihmalin etkilerini iyileştirmek ve dönüşmesini sağlamanın temelinde DUYGULARINIZLA YENİDEN BAĞLANTIYA GEÇMEK bulunuyor. Bu çalışmanın temel amacı çocukluğunuzda yaşadığınız duygusal ihmalin neticesinde duygularınızla kopan bu bağlantıyı yeniden sağlamak bulunuyor. Bu alanda yapılan sayısız bilimsel araştırmanın vardığı sonuç, bir yetişkinin duygularının farkında olması ve duygularını olumlu şekilde kullanabilmesi şeklindedir.
Bu açıdan lütfen aşağıdaki iki dosyayı indirerek gözden geçiriniz.
1.Gün
Duygularla Bağlantıya Geçme Çalışması
- Çocukluğunuzdaki tipik bir günü mümkün olduğunca ayrıntılı bir şekilde tanımlayın. İstediğiniz yaşı seçin. Gün içinde ilerlerken, o sırada ne tür duygulara sahip olduğunuzu düşünmeyi sürdürün.
- Ailenizin sizi zor bir dönemde desteklediği bir zaman hakkında bir hikaye anlatın. Sizi nasıl desteklediler?
- Ebeveynlerinizden birinin veya her ikisinin sizi gerçekten anladığını hissettiğiniz bir zamanı anlatın. O zaman şaşırdınız mı?
- Ebeveynlerinizden biri veya her ikisi, örneğin “üzgünüm”, “kızgınım”, “kırgınım” veya “korkuyorum” gibi duygu sözcüklerini çok sık kullanırlar mıydı? Yoksa hiç mi kullanmazlardı?
- Anne babanıza gerçekten ihtiyaç duyduğunuz ve onların sizin için orada olmadığı bir zamanı hatırlıyor musunuz? Not: Nedeni bu alıştırmada önemsizdir.
- Kendi çocukluğunuzu göz önünde bulundurarak ‘Duygu İfadeleri’ dosyasındaki listeyi gözden geçirin ve ona uyan kelimeleri vurgulayın. Fazla düşünmeyin. Hangi kelimeleri vurgulayacağınızı bilmek için elinize güvenin. Geri dönüp daha sonra işlemeyi deneyebilirsiniz.
- Çocuklukta İhmal Edilerek Büyümüş Yetişkinler adlı dosyayı indirin. Bu dosyada tanımlanan ihmalin kanıtı olan 10 temadan hangisi veya hangileri sizin çocukluk hikayenize uyuyor? Bunun bir listesini yapın.
- Şimdi 1-6. Sorulara verdiğiniz yanıtlara geri dönün ve çocukluk anılarınızı, deneyimlerinizi ve duygularınızı 7. Soruya verdiğiniz yanıtlarda belirlediğiniz ÇDİ mücadeleleriyle birleştirmeye çalışın. Bunları birbirine bağlayabilir misiniz?
2.Gün
Dünkü Çalışmamızda Duygularımızla bağlantıya geçme çalışması yaptık. 2.Gün çalışmamızda günlük yaşamda DUYGLARI İZLEME Çalışması yapacağız. ❇️Bu çalışma kolay görünmekle beraber bir o kadar da önemli ve etkilidir. ❇️Yaşamın her anında daha önce deneyimlediğimiz bazı duyguların içinden yeniden geçeriz. Bilinç basamaklarında yükseldikçe bu duygunun bize getirdiği bilgi YAŞAM AMACIMIZI da içinde taşır. ❇️Eğer bu duyguları dikkate almadan geçip gitmelerine izin verirsek ve onları görmezden gelip bastırırsak bunun sonucu YAŞAMIMIZIN ANLAMINI kaçırmak olarak yaşanır. Bu da içimizdeki BOŞLUK HİSSİ’nin temelini teşkil eder.
Duyguları İzleme Çalışması
- Duygularınızı Kendi Kendine İzlemeyi Öğrenmek
Duyguları tanımlamak ve kelimelere dökmek bir beceridir. Tıpkı diğer beceriler gibi, üzerinde çalışılması gerekir ve geliştirmek için çok çaba gerektirir. Burada tam da bunu yapmanıza yardımcı olacak bir egzersiz öğreneceğiz. Bu alıştırmayı ilk kez uyguladığınızda, tüm dikkat dağınıklığından arınmış bir odada yalnız olmak önemli olacaktır.
Tanımlama ve Adlandırma Egzersizi
Adım 1: Gözlerinizi kapatın. Aklınızı ele geçiren tüm düşünceleri uzaklaştıran boş bir ekran hayal edin. Dikkatinizi içe çevirerek tüm dikkatinizi ekrana odaklayın.
Adım 2: Kendinize şu soruyu sorun:
“Şu anda ne hissediyorum?”
Adım 3: İç deneyiminize odaklanın. Aklınıza gelebilecek herhangi bir düşüncenin farkında olun ve onları çabucak silin. Odağınızı şu soruya yönlendirin:
“Şu anda ne hissediyorum?”
Adım 4: Bunu ifade etmek için duygu sözcüklerini belirlemeye çalışın. Birden fazla kelimeye ihtiyacınız olabilir.
Adım 5: Herhangi bir duyguyu tanımlamakta güçlük çekiyorsanız, Kaynaklarda yer alan Duygu Sözcükleri Listesine göz atın ve bir ya da daha fazla sözcüğün aklınıza gelip gelmediğine bakın.
Adım 6: Bir duygu kelimesi doğru gibi göründüğünde, neden böyle hissettiğinizi anlamaya çalışacağınız bir sonraki adıma geçmek için hazırsınız demektir. O halde şimdi kendinize sorun:
“Şu anda böyle hissetmemin nedeni nedir ?”
Bir duygunun ardındaki nedenleri belirlemek birçok insan için çok zor olabilir, ama özellikle Duygusal İhmali olanlar için daha zordur. Kendinize duygu hakkında sorular sormak, onu neden hissettiğinizi anlamanıza yardımcı olabilir. Bu konuda nasıl gidebileceğinizi göstermek için burada bir örnek kullanalım. Diyelim ki tanımladığınız duygu üzüntü.
Yine, gözlerinizi tekrar kapatın, dikkatinizi içe çevirin ve duyguyu anlamak için kendinize aşağıdaki sorulardan gerektiği kadarını sorun.
“Şu anda hayatımda olup bitenler beni üzüyor olabilir mi?”
“Son zamanlarda beni üzen bir şey mi oldu?”
“Geçmişten üzücü veya rahatsız edici bir şey, son olaylarla yeniden mi gündeme geldi?”
“Bu hüzün duygusu bana tanıdık geliyor mu?”
“Bu üzüntüyü daha önce sık sık hissetmiş miydim?”
“Öyleyse, ne zaman ve neden?”
“Bu genellikle bende olan temel bir duygu mu?”
“Öyleyse, geçmişte buna neden olan şey ya da olay ne idi?”
Bu egzersiz basit görünebilir, ancak kolay değildir. Duygusal olarak ihmal edilmiş insanlar genellikle kendileriyle oturmakta büyük zorluk çekerler ve bu, bu egzersizin işe yaraması için bir gerekliliktir. İlk denediğinizde çok zor, hatta imkansız görünüyorsa, denemeye devam etmelisiniz. Bazı insanlar, burada çok önemli olan içsel odaklanma becerilerini geliştirmeye yardımcı olması için bir yoga veya meditasyon dersi almayı yararlı bulmuşlardır. Beyninizi yeni olan çeşitli aktiviteler yapmaya zorluyorsunuz. Özünde, başarılı olmasanız bile, her yaptığınızda güçlenen ve gittikçe güçlenen iyi performans gösteren yeni sinir ağları oluşturuyorsunuz.
Duygularınızı günde en az 3 kez kaydetmek için aşağıdaki Duygu Sayfasını şablon olarak kullanın. Amaç, yavaş yavaş içe doğru daha fazla odaklanabilmek olacak, böylece duygularınıza doğal olarak uyum sağlayacaksınız. Bu farkındalık oluşmaya başladığında, sonunda duygularınızın size getirdiği tüm güce erişebileceksiniz. Böylece onları bastırmak için harcadığınız gereksiz gücü ve külfeti serbest bırakacaksınız.
Duygularınızı takip ederken onları en iyi şekilde ifade etmeye veya etiketlemeye ihtiyacınız olacaktır. Bu nedenle aşağıdaki DUYGU İFADELERİ adlı dosyadaki kelimeleri incelemeniz faydalı olur.
Yaratıcı, tıpkı bir ebeveyn gibi bize koruyucu Işığını gönderir ve bizi kollarında güvende tutar. Çoğu zaman, Dünyadaki her günün nasıl bir hediye olduğunu unutabiliriz. Yaşamda olduğumuz her gün, korunur ve seviliriz. Bu Yaradan'ın bize vaadidir. Bu sevgi sadece koruyucu değil, aynı zamanda her günü daha bilinçli, sevecen ve daha nazik insanlar olarak yaşamamıza yardımcı olan kaynaktır.
Kabbalah
3.Gün
Hepimiz bu dünyaya saf ve masum geliyoruz. Sonra hayatı tüm trajedileri ve mutluluklarıyla deneyimliyoruz. Bu da benlik duygumuzu etkiliyor ve değiştiriyor.
Robert Jackman
EBEVEYN TİPİNİ BELİRLEMEK
Birinci derse geçmeden önce bu çalışmadaki en önemli gizli özneler olan ebeveynerlinizi tanıma çalışması yapmanız önemlidir. Yeterli bir yetişkin olmanın temel koşulu duygusal olarak olgunlaşmış olmayı gerektirir. Bu da çocukluğunuzda duygularınızı yansıtmakla ve onları geliştirmenize yardımcı olmakla sorumlu olan ebeveynlerinizin sizin duygularınızla olan ilişkisine bağlıdır. Ebeveynlerinizin sizinle ve duygularınızla olan bağlantısını anlamak için öncelikle nasıl tipte ebeveyne sahip olduğunu tespit etmekle başlamalısınız. Aşağıdaki dosyaları indirerek bu kısa çalışmayı yapınız.
4.Gün
Yarın itibariyle Ebeveyn tipi tespit etmeye geçiyoruz. Nasıl bir ebeveyn tipi ile yetiştirildik, bunu nasıl tespit ederiz buna odaklanacağız. ✅Çalışma dosyalarının yanı sıra meditasyonumuz bulunuyor. Bu meditasyonda bizi yetiştiren ebeveynlerin tipi ne olursa olsun onlardan özgürleşmemiz için kendimize zaman ayırmayı hedefliyoruz.
✅Bu meditasyona başlamadan önce Annenizden ve Babanızdan almış olduğunuz veya öğrenmiş olduğunuz iyi niteliklerin ve kötü niteliklerin bir listesini yapın.
Ebeveyn Tipinizi Tespit Edin
Duygusal Anlamda İhmalkâr Üç Ebeveyn Türü ve Onları Nasıl Tanımlayabiliriz?
1.Tür: İyi niyetli ancak kendini ihmal eden ebeveyn
İzin verici Ebeveyn
İşkolik Ebeveyn
Başarı/ Mükemmeliyetçilik Odaklı Ebeveyn
2.Tür: Mücadele Eden Ebeveyn
Ailede Özel İhtiyaçları Olan Bir Çocuğun Ebeveyni
Yaslı Ebeveyn: Boşanmış veya Sevdiği Birini Kaybetmiş Olarak Çocuk Ebeveyn
Depresif Ebeveyn
3.Tür: Benmerkezci Ebeveyn
Narsist Ebeveyn
Otoriter Ebeveyn
Bağımlı Ebeveyn
Sosyopat Ebeveyn
Bu üç kategoriyle ilgili bilgileri okurken, kendi ebeveynlerinizi düşünün ve hangi kategoride olduklarını ya da her kategoride onlara en çok uyan unsurları ayırt etmeye çalışın. Yukarıda bahsi geçen üç kategorinin değişmez olmadığını aklınızda bulundurun. İzin verici, işkolik ve başarı/mükemmeliyetçilik odaklı ebeveynler her zaman iyi niyetli olmayabilir. Mesela, ba— şarı/mükemmeliyetçilik odaklı bir ebeveynin umursayan değil, bencilce sebeplerden dolayı çocuğunu yüksek başarı elde ermeye zorlaması mümkündür. Bu durum onu 1. Türden çıkarıp, 3.Tür olan olan
Ancak daha önce de dediğimiz gibi ebeveynlerinizin hangi kategoride yer aldığına genel bir kanı oluşturmak planlama, kendini koruma ve karar verme aşamalarında çok yardımcı olacaktır.
1.Tür İyi Niyetli Ancak Kendini İhmal Eden Ebeveyn
İyi niyetli ancak kendini ihmal eden ebeşeylerin hiç farkında olmadan çocuklarının duygularını etkisiz hâle getirebileceği çok farklı yollar vardır. Yeteri kadar sınır koymak ya da ortaya çıkan sonuçlarla ilgili yeteri kadar konuşmak konusunda başarısız olabilir (izin verici), çok uzun saatler. çalışabilir, farkında olmadan maddi zenginliği ebeveynliğe dair bir sevgi formu olarak düşünebilir (işkolik) ya da çocuklarının başarılarını mutlulukları pahasına bile olsa aşırı derecede önemseyebilirler (başarı odaklı).
Bu ebeveynleri İyi Niyetli kategorisinde nitelendirmemize neden olan şey nedir? Çocukları için en iyisini yaptıklarını düşünürler, Onlara karşı sevgiyle yaklaşırlar ve kendi isteklerini eri plana atarlar. Pek çoğu çocuklarını kendilerinin yetiştirildiğ gibi yetiştirir. Çoğumuzun yaptığı şey budur. Ebeveynlerimiin bize kurduğu “programı” takip ederiz ve bu programlanmayı değiştirmek için önce farkına varırız ve sonra ebeveynlerimizin bize yaptığından farklı bir şekilde davranmak için bilinçli bir seçimde bulunmak zorunda kalırız.
İyi Niyetli ebeveynlerin çocukları yetişkinlik hayatına genellikle üç şeyden ağır dozlar alarak geçer: ÇDİ nin bütün semptomları, bu semptomların nereden geldiğine dair yoğun ir kafa karışıklığı ve aşırı derecede kendini suçlama, Yetişkin olduğunuzda bu problemlerle ilgili bir açıklamaya ihtiyaç duy. duğunuzda, genellikle yumuşak birini görürsünüz. Her şeyin normal ve yolunda göründüğünü düşünürsünüz. Ebeveynlerinizin size ne verdiğini hatırlayabilirsiniz ancak neyi vermekte başarısız olduklarını hatırlayamazsınız.
“Sorun bende, kusurluyum!” gibi bir sonuca ulaşırsınız. Yetişkinliğinizde doğru gitmeyen şeyler için kendinizi suçlarsınız. Ebeveynlerinize karşı hissettiğiniz görünüşte mantıksız öfkeden dolayı kendinizi suçlu hissedebilirsiniz. Ayrıca çocuklukta öğrenme fırsatına sahip olamadığınız için yetişkinliğinizde bunu kendinize öğretmeyi başarmadıkça, duygu becerilerinin eksikliğiyle mücadele etmek zorunda kalırsınız.
Aramanız gerekenler:
- Ailenizi çok seversiniz ve bazen onlara karşı gösterdiğiniz ani öfkeye şaşırırsınız.
- Ebeveynlerinizle ilgili duygularınız konusunda kafanız karışıktır.
- Onlara kızdığınız için kendinizi suçlu hissedersiniz
- Ebeveynlerinizle birlikte olmak sıkıcıdır.
- Ebeveynleriniz bugün olduğunuz asıl sizi bilmez ya da göremez.
- Ebeveynlerinizin sizi sevdiğini bilirsiniz ama bunu çok fazla hissetmezsiniz.
- Tür: Mücadele Eden Ebeveyn
Mücadele Eden Ebeveynler, çocuklarını duygusal anlamda ihmal eder çünkü çok fazla şeyin üstesinden gelmekle meşguldürler ve çocuklarının ne hissettiği ya da neyle mücadele ettiğinin farkına varacak çok az zamanları, enerjileri ve dikkatleri vardı. İster sevdiği birini kaybetmiş ve incinmiş olsun isterse umutsuz bir şekilde başını dik tutmaya çalışsın; imkânları olsaydı, bu ebeveynler muhtemelen çok daha dikkatli ebeveynlik yapardı. Mücadele eden ebeveynlerin çocukları genellikle kendine yeten bireyler olarak büyür. Mücadele eden bir ebeveynin çocuğu olduğunuz zaman, kendinizin yanı sıra çevrenizde de mücadele eden ve size ihtiyaç duyan kişileri nasıl idare edeceğinizi erken yaşlarda öğrenirsiniz.
Yetişkinlere ait sorumluluklarınız ve kendi duygularınızın çok az önemli olmasından dolayı, yetişkin olduğunuzda diğerlerinin bakımını üstlenmeye çok fazla eğilimli olursunuz. Bu yüzden kendinizi ve ihtiyaçlarınızı görmezden gelirsiniz. Bu şekilde büyüdüğünüzde, geriye dönüp bakınca ebeveynlerinizin ne kadar mücadele ettiğini görebilirsiniz. Bu, onları sizin zihninizde bir kahraman statüsüne koyar. Çok çalıştılar, çok mücadele ettiler, çok denediler; onların hiçbir hatası yok. Ancak bunların hepsi doğru olsa bile, yine de sizi onaylamakta başarısız oldular. Kendi zihninizde “kahraman statüsünde olan ebeveynleri, sizin başarısızlığınızdan sorumlu tutmak çok daha zordur. Bu yüzden karşılanmamış ihtiyaçlarınızın sonucu olan doğal öfkenize dönme riskiyle karşı karşıya kalırsınız. Kendinizi suçlama, diğerlerini aşırı önemseme ve kendinizi ihmal etme eğiliminde olursunuz. Ayrıca kimse size bunları öğretmediği için duygu becerilerinin eksikliği ile savaşmak zorunda kalırsınız.
Aramanız gerekenler:
- Ebeveynlerinizle çok fazla empati kurar ve onlara yardımcı olmak ya da onlara bakmak için güçlü bir istek duyarsınız.
- Ebeveynlerinize sizin için yaptıkları her şeyden dolayı minnettar olursunuz ve bazen onlara karşı neden öfkeli olduğunuzu anlamlandıramazsınız.
- Bazen kendinizden vazgeçmeniz gerekse de diğer insanların ihtiyaçlarına aşırı odaklanırsınız.
- Ebeveynleriniz size karşı sert ya da duygusal anlamda kııcı değildir.
- Tür: Benmerkezci Ebeveyn
Bu kategori iki önemli sebepten dolayı diğer kategorilerin önüne çıkar. Birincisi, benmerkezci ebeveynler ille de çocukları için en iyi olan şeyden dolayı motive olmazlar. Daha ziyade kendi ihtiyaçlarından güdülenirler. İkincisi ise, bu kategorideki pek çok ebeveyn çocuklarına çok sert biçimlerde zarar verebilir. Bu, Duygusal İhmal’in en üst noktasıdır.
Narsist ebeveynler çocuklarından kendisini özel hissettirmelerini isterler. Otoriter olanlar her ne pahasına olursa olsun saygı bekler. Bağımlı ebeveyn, esasen bencil olmasa da kendi bağımlılığından dolayı maddeye olan ihtiyacından güdülenir. Sosyopat ebeveyn sadece iki şey ister: Güç ve kontrol.
Benmerkezci ebeveynlerin, birçok çocuk için anlaması ve kabullenmesi en zor tür olması hiç şaşırtıcı değil. Hiç kimse kendi ebeveynlerinin onları kalplerinde en iyi dileklerle büyütmediğine inanmak istemez ancak ne yazık ki pek çoğu böyle yapar.
Kişilik Bozukluğu Farkındalık Ağı’na göre, nüfusun 906.25 narsistik kişilik bozukluğuna ve 9601’i de sosyopatlığın bir türü olan antisosyal kişiliğe sahiptir. Buna ek olarak, ABD Sağlık ve İnsan Hizmetleri Bölümü (Health and Human Services Departmanı) ABD’de 20 milyonun üzerinde kişinin bağımlılıkla mücadele ettiğini belirtmiştir (2016). Bu ebeveynlerin çoğu, çocuklarını doğru bir şekilde yetiştirmek istese de içeriden ve dışarıdan büyük engellerle karşı karşıya kalırlar.
Benmerkezci ebeveynler tarafından yetiştirilmiş olmak diğer iki kategoriye kıyasla bir açıdan daha iyidir. Genellikle, ebeveynlerinizde bir sorun olduğunu anlarsınız. Onların bazı yanlış davranışlarını, sert ve kontrolsüz hareketlerini hatırlayabilirsiniz. Bu yüzden yetişkinliğinizde karşılaştığınız problemleri anlamlandırabilir ve kendinizi suçlamaya daha az eğilimli olursunuz. Bu küçücük iyilik için Allah’a şükredelim çünkü diğer tür” lü ekstra güçlüklerle karşılaşabilirsiniz. Yetişkinlik hayatınız boyunca kendinizi duygusal olarak ihmal edilmenin yanı sıra, aşırı kontol, istismar ve belki de fiziksel şiddetin etkilerinin acısını da çekersiniz. Duygu becerilerinin eksikliğinden kaynaklı etkilerin sıkıntısıyla karşılaşabilirsiniz. Kendinizle ilgilendiğiniz ve ailenizle araya sınırlar koymaya çalıştığınız için kendinizi suçlu hissedersiniz. Bu yüzden öz-bakım konusunda savaşmanız gerekir. Bu durumun zirvesinde ne yapmanız gerektiğinden emin olamadığınız çocukluğunuzla ilgili çok fazla geçerli öfkeniz vardır.
Aramanız gerekenler:
- Ebeveynlerinizi görmeden önce çoğu zaman kaygı yaşar» Ebeveynlerinizle birlikteyken kendinizi kırgın hissedersiniz.
- Ebeveynlerinizi görmeden önce, o sırada ya da gördükten sonra kendinizi hasta hissetmeniz sıradışı bir durum değildir.
- Ebeveynlerinize karşı çok büyük bir öfkeniz vardır.
- Ebeveynlerinizle kurduğunuz ilişki yanlış ya da sahtedir.
- Ebeveynlerinizin size ne zaman sevgi ile yaklaşacağı ve sizi ne zaman reddedeceği belli değildir.
- Bazen ebeveynleriniz sizinle oyun oynuyor, sizi kullanıyor hatta bilerek incitiyor gibi hissedersiniz.
Karşı Tez: Duygusal Olarak Sağlıklı Ebeveyn
ÇDİ’li ebeveynlerin pek çoğu, bana duygusal olarak sağlıklı ebeveynlerin nasıl olduğunu sorar. Yıllardır kendi ebeveynlerinizin öyle olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Ancak şimdi geriye dönüp baktığınızda, onların size neyi vermediğini görüyorsunuz. Bu yüzden şimdi, duygusal anlamda özenli ebeveyler tarafından yetiştirildiğinizde nasıl hissedeceğiniz ile alakalı konuşalım.
Duygusal olarak özenli ebeveynlerle ilgili aklınızda bulundurmanız gereken önemli bir nokta, herhangi bir ebeveynin hemen hemen her durumda olabileceğidir. Bu yüzden bir ebeveyn işkolik, depresif, başarı-odaklı, yakınını yitirmiş, narsist ya da kişilik bozukluğu olan ancak yine de duygusal olarak dikkatli bir ebeveyn olabilir. Bu koşullar sadece yardımcı faktörlerdir ancak tehlikeli durumdaki pek çok ebeveyn bunu anlamayı başarır ve çocuklarını bireysel olarak tanıyıp onların duygusal ihtiyaçlarını karşılaması gerektiğini bilir.
Peki, duygusal olarak sağlıklı ebeveyn nasıl olur?
Her şeyden önce çocuğuna özen gösterir. Çoğu zaman çocuğunun ne yaptığının farkındadır. Ebeveynin kendisi de duygusal olarak sağlıklıdır ve güçlü duygu becerilerine sahiptir. Duygularını diğer insanlara tanımlamayı becerebildiği için çocuklarının ne hissettiğini de tanımlayabilir. Bu, ona kendisini çocuğunun yerine koyması, onun gibi hayal etmesi ve ona ihtiyaç duyduğu şeyi vermesi için çok güzel bir fırsat sunar.
Duygusal anlamda sağlıklı ebeveynler de hata yapar ve zaman zaman başarısız olur. Ancak her zaman çocuklarının yanındadırlar ve çocukları bunu hisseder. Bu yüzden asla duygusal olarak ihmal edilen bir çocuğun deneyimlediği derin yalnızlık duygusunu yaşamaz.
Duygusal anlamda sağlıklı ebeveynin çocuğu, diğerleriyle bağ kurmasını sağlayan duygu becerileri ile yetişmiştir. Destek öz-bilgi, kendine karşı şefkat ve belki de en önemlisi en değerli kaynak olan kendi duygularına erişim duygusuna sahip olur.
Aramanız gerekenler:
- Ebeveynlerinizi görmeyi dört gözle beklersiniz. Bazen onlardan ayrıldıktan sonra bile kendinizi iyi, tazelenmiş hissedersiniz.
- Ebeveynlerinize karşı hissettiğiniz duygular, diğer ilişkilerinizde hissettiklerinizle aynıdır: Çeşitli ve anlaşılabilir.
- Ebeveynlerinizin sizi tanıdığını ve anladığını hissedersiniz. Bu durum, duygu çatışmalarınız sırasında bozulsa da daha sonra yeniden ortaya çıkar.
- Sadece ebeveynlerinizin sizi sevdiğini bilmez, aynı zmanda o sevgiyi hissedersiniz.
Şimdi kendi ebeveynlerinizle olan ilişkinize dayanarak size bakım veren ve büyüten kişilerin bu üç türden hangisine girdiğinin değerlendirmesini yapınız. Bunu yaparken duygularınızın farkında olun. Bu bazen kişilere suçluluk hissettirebilir. Ne de olsa onlar size bu dünyaya getirmiş kişilerdir ve onlara kötü etiket takmak istemezsiniz. Ancak burada yapmak istediğimiz şey onları yargılamak ve suçlamak değil, çocukluğunuzda aldığınız yaraların farkına varıp bunları iyileştirmek için adım atmanızı sağlamaktır.
Kaynak: Çocuklukta Duygusal İhmalin İzi/Dr. Jonice Webb
5.Gün
Duygusal Olarak Olgunlaşmamış Ebeveynleri Ayırt Etmek
DUYGUSAL OLARAK OLGUNLAŞMAMIŞ
EBEVEYNLERİ AYIRT ETMEK
Ailenize tarafsız bir şekilde bakmak zor olabilir çünkü onlara ihanet ediyor gibi hissedebilirsiniz. Ancak bu bakış açısı bizim için geçerli bir sebep değildir. Bu kitapta bizim görevimiz, ebeveynlerinize saygısızlık ya da ihanet etmek değil, onları nesnel bir şekilde görmenizi sağlamaktır. Bu kitapta duygusal olarak olgunlaşmamış ebeveynlerle ilgili yapılan tartışmaların amacını, onların sınırlarının nedenlerini ve derinliğini anlamaktır. Göreceğiniz üzere, onların olgunlaşmamış, zarar verici davranışlarının çoğu kasıtlı değildir. Ebeveynlerinizin bu ve diğer yönlerini daha tarafsız bir şekilde gözlemleyerek kendinizle ve geçmişinizle ilgili daha önce düşünmemiş olabileceğiniz birçok şeyi fark edebilirsiniz.
Duygusal açıdan olgunlaşamamanın birçok belirtisi, kişinin bilinçli kontrolünün dışındadır ve duygusal olarak olgunlaşmamış anne babaların çoğu çocuklarını nasıl etkilediklerinin farkında bile değildir. Biz bu tür ebeveynleri suçlamaya çalışmıyoruz sadece neden böyle davrandıklarını anlamaya çalışıyoruz. Umudum, bu kitabı okumakla ebeveynlerinizle ilgili edineceğiniz yeni içgörülerin kendi benlik ve duygusal özgürlüğünüzü kökten değiştirmesidir.
Neyse ki birer yetişkin olarak, ailemizin bize istediğimiz ilgi ve anlayışı gerçekten sağlayıp sağlamadığını anlayabilecek beceriye ve özgürlüğe sahibiz. Bu durumu nesnel bir şekilde değerlendirmek için sadece ailenizin yüzeysel davranış özelliklerini değil aynı zamanda bu davranışların altında yatan duygusal çerçeveleri de anlamak önemlidir. Bu derin özellikleri anladığınızda, ailenizden neler bekleyebileceğinizi ve onların davranışlarını nasıl adlandıracağınızı öğrendiğinizde, farkında olmadan sizi sınırlamalarına da izin verme ihtimalinizin düştüğünü göreceksiniz.
Ebeveynleriniz hakkında olan düşüncelerinizin özel olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Onlar sizin bu kitaptan hangi anlamları çıkardığınızı asla bilemeyebilirler ve zaten bunu bilmelerine gerek olduğunu da düşünmüyorum. Buradaki amaç, kendi hikâyenizle ilgili gerçeği bilmenin verdiği öz güveni kazanmaktır. Anne babanızı doğru bir şekilde görerek onlara ihanet etmiş olmuyorsunuz. Onlar hakkında nesnel olarak düşünmeniz onları incitmez ancak bu size yardımcı olabilir.
Bir önceki bölümde gördüğümüz üzere, duygusal olarak olgunlaşmamış ebeveynler çocuklarının öz saygısı ve yetişkinlikteki ilişkileri üzerinde yıkıcı etkiler yaratabilir. Bu etkiler, ailenin olgunlaşamama seviyesine bağlı olarak daha hafif ya da daha ağır olabilir. Ancak net etki aynıdır: Çocuklar kendilerini duygusal olarak keşfedilmemiş ve yalnız hissederler. Bu durum, onların çocuklarının kendi sevilebilirlik duygusuna da büyük zarar verir aynı zamanda başkalarıyla duygusal yakınlık kurma konusunda aşırı dikkatli olmalarına neden olabilir.
Egzersiz: Ailenizin Duygusal Açıdan Olgunluğunu Değerlendirme
İnsanoğlunun duygusal açıdan olgunlaşamaması uzun süredir araştırılmaktadır. Bununla birlikte, yıllar geçtikçe semptomlara ve klinik tanılara daha fazla odaklanıldığı için durum daha kötüye gitmektedir ve sağlık sigortasının karşılayabileceği bir hastalık olması için tıbbi hastalık modelleri geliştirilmektedir. Ancak insanları derin bir şekilde anlamanız açısından, duygusal olgunlaşamamanın değerlendirilmesi çok daha yararlıdır. Bu bölümü okuduğunuzda ve egzersizi tamamladığınızda bunu daha iyi keşfedeceksiniz.
Aşağıdaki ifadeleri okuyun ve ailenizi tanımlayan cümleleri belirleyin. Bu değerlendirmeyi birden fazla ebeveyniniz ya da üvey anne babanız için doldurabilirsiniz.
- Annem/babam nispeten küçük şeylere aşırı tepki gösterirdi.
- Annem/babam fazla empati kurmazdı ya da duygusal farkındalıklarını ifade
- Duygusal yakınlık ve duygular söz konusu olduğunda, annem babam rahatsız olurdu ve o konulara
- Annem/babam genellikle bireysel farklılıklardan ya da farklı bakış açılarından rahatsız
- Ben büyürken annem babam beni bir sırdaş olarak kullandılar ama benim sırdaşım olmadılar.
- Annem/babam genellikle insanların duygularını düşünmeden konuşur ve davranırlardı.
- Sanırım hasta olduğum zamanlar hariç anne babamdan çok fazla ilgi ve anlayış görmedim.
- Annem/babam tutarsız kişilerdi, bazen akıllıca bazen mantıksız davranırlardı.
- Üzüldüğümde annem babam ya yüzeysel ya da işe yaramayan bir şeyler söylerdi veya sinirlenir, dalga geçerlerdi.
- Sohbetlerimiz çoğunlukla anne babamın ilgi alanlarına o daklanırdı.
- Kibar bir anlaşmazlık bile anne babamı çok savunmacı hâle
- Anne babama başarılarımdan bahsetmemin bir anlamı yoktu çünkü önemli olarak görmezlerdi.
- Gerçekler ve mantıklı fikirler anne-babamın fikirleriyle uyuşmazdı.
- Annem/babam düşünceli kişiler değildi ve bir sorun olduğunda nadiren kendi rollerine bakarlardı.
- Annem/babam için siyah siyahtı, beyaz da
- Yeni fikirlere açık değillerdi.
Bu ifadelerin kaçı sizin anne babanızı tanımlıyor? Bütün bu maddeler duygusal açıdan olgunlaşamamanın olası belirtileri olduğu için birden fazlasını seçmeniz duygusal olarak olgunlaşmamış ebeveynlerle mücadele ettiğiniz anlamına gelebilir.
Kişilik Modellerine Karşı Geçici Duygusal Gerileme
Duygusal olgunlaşamama ile geçici duygusal gerileme arasında bir fark bulunmaktadır. Yorulduğunda ya da stresli olduğunda herkes duygusal kontrolünü kaybedebilir ve düşüncesizce davranabilir. Aynı zamanda birçoğumuz hayatımızdaki belli anlara dönüp baktığımızda utanacak çok şeyimizin olduğunu görürüz.
Bununla birlikte, eğer bir kişi duygusal olarak olgunlaşmamış kişilik özelliklerine sahipse, belli davranışlar defalarca ortaya çıkar. Bu davranışlar, öylesine otomatik ve bilinçsizdir ki insanlar o şekilde davrandıklarının farkında bile değildir. Duygusal olarak olgunlaşmamış insanlar geri adım atmazlar ve davranışlarının başkalarını nasıl etkilediğini düşünmezler. Onlar için utanılacak bir şey yoktur bu nedenle, nadiren özür dilerler ve pişmanlık duyarlar.
§ Olgunluğu Tanımlamak
Duygusal olgunlaşmamayı keşfetmeden önce, duygusal olgunluğun işleyişine bir bakalım. Duygusal olgunluk, belirsiz bir tartışma konusu değildir. Bu konuyla ilgili birçok başarılı ve bilinen çalışma bulunmaktadır.
‘Duygusal olgunluk’ bir kişinin başkalarıyla derin duygusal bağlar kurarken aynı zamanda nesnel ve kavramsal olarak düşünme becerisine sahip olduğu anlamına gelir. Duygusal olarak olgun insanlar bağımsız şekilde görevlerini yerine getirirken hem derin duygusal bağlar kurabilir hem de günlük hayatlarına sorunsuz bir şekilde devam ederler. İstedikleri şeylerin doğrudan peşinden giderler ve bunu başka kişileri sömürmeden yaparlar. Kendi hayatlarını kurarken aile ilişkilerini bundan ayrı tutarlar. (Bowen, 1978) İyi gelişmiş bir benlik duygusuna (Kohut, 1985) ve kimliğine (Erikson, 1963) sahiptirler ve en yakın ilişkilerinin değerini bilirler.
Duygusal olarak olgun insanlar, iyi gelişmiş empati ve dürtü kontrolü becerisine sahiplerdir. Duygusal zekâ sayesinde rahattırlar, kendi duygularında dürüsttürler ve diğer insanlarla iyi geçinirler. (Goleman, 1995) Diğer insanların iç yaşantılarıyla ilgilenirler ve başkalarıyla duygusal yakınlık kurarak samimi bir şekilde bir şeyler paylaşmaktan zevk alırlar. Bir problem olduğunda çözmek için diğer insanlarla doğrudan iletişime geçerler. (Bowen, 1978)
Duygusal olarak olgun insanlar, bilinçli olarak duygularını ve düşüncelerini gözden geçirirken gerçekçi ve ileriye dönük bir şekilde stresle başa çıkmaktadır. Gerekli olduğunda duygularını kontrol edebilir, geleceği öngörebilir, zor durumları kolaylaştırmak için empati ve mizah becerilerini kullanabilir ve başkalarıyla olan bağlarını güçlendirebilirler. (Siebert, 1996)
§ Duygusal Olgunlaşamama ile İlişkilendirilen Kişilik Özellikleri
Duygusal olarak olgunlaşmamış insanlar, birbirinden farklı duygusal, davranışsal ve zihinsel özelliklere sahip olma eğilimindedir. Bu kişilik özellikleri birbiriyle bağlantılı olduğu için sadece bir özelliği sergileyen insanlar genellikle diğer özelliklere karşı da eğilimlidir. Duygusal olarak olgunlaşmayan insanların çeşitli özelliklerini size kısaca tanımlayacağım.
Fikirleri Sabittir ve Tek Amaca Odaklanırlar
Takip edilmesi gereken açık bir yol olduğu sürece duygusal olarak olgunlaşmamış insanlar çok iyi şeyler yapabilirler ve bazen çok yüksek başarılara ulaşabilirler. Ancak söz konusu ilişkiler ve duygusal kararlar olduğunda onların duygusal olarak olgunlaşmadığı ortaya çıkar. Bu tür insanlar ya fikirlerinde sabittir ya da dürtüsel davranırlar ve gerçekle başa çıkmak için davranışlarını yönetilebilir bir hâle getirmeye çalışırlar. Bir karara vardıklarında zihinlerini kapatırlar.
Onlar için tek bir cevap vardır ve insanların başka fikirleri olduğunda savunmacı ve keyifsiz bir hâl alabilirler.
Düşük Stres Toleransına Sahiptirler
Duygusal olarak olgunlaşmayan insanlar, stresle kolay bir şekilde başa çıkamazlar. Yanıtları, tepkiseldir ve basmakalıptır. Mevcut durumu değerlendirmek ve geleceği öngörmek yerine gerçeği inkâr eden, saptıran ya da değiştiren savunma mekanizmaları kullanırlar. (Vaillant, 2000) Hataları kabul etmekte zorlanırlar ve bunun yerine gerçeği dikkate almazlar ve insanları suçlarlar. Onlar için duyguların kontrolü zordur ve genellikle aşırı tepki verirler. Bir kez sinirlendiklerinde sakin kalmak onlar için zordur ve sakinleşmeleri için başkalarından istediklerini yerine getirmelerini beklerler. Genellikle rahatlamayı sarhoş edici maddelerde ve ilaçlarda ararlar.
En İyi Hissettikleri Şeyi Yaparlar
Küçük çocuklar duygularla yönetilirken, yetişkinler olası sonuçları düşünürler. Zamanla olgun hâle geldikçe bizler, iyi hissettiren şeyin her zaman yapılacak en iyi şey olmadığını öğreniriz. Bununla birlikte iyi hissettiren çocukluk içgüdüsü, duygusal olarak olgunlaşmamış insanlar için asla değişmez. (Bowen, 1978) O anda en iyi hissettiren şeyi temel alarak karar alırlar ve genellikle en az dirençle karşılaşacakları yolu takip ederler.
Eğer siz olgun bir kişiyseniz ve hareket etmeden önce düşünüyorsanız o anda sizi iyi hissettiren şeyi yaşamayı hayal etmekte belki zorlanabilirsiniz. İşte bu an, duygusal olarak olgunlaşmamış bir kişinin şaşırtıcı davranışına bir örnektir: Anna, erkek kardeşi Tom’u yaşlı babalarıyla konuşmaya gelmesi için ikna etmişti. Babalarını rahat edebileceği bir bakımevine yerleştirmek istiyorlardı. Ziyaret ettiklerinde sıra asıl konuya gelince Torn birden ortalıktan kayboldu. Anna, evin içinde onu aradı ve pencerenin önüne gittiğinde kardeşinin arabasına binerek ordan ayrılmak üzere olduğunu gördü. Anna gördüklerine inanamadı ve kardeşinin nasıl böyle ka- çabildiğine hayret etti. Fark edeceğiniz üzere, Torn için bir zorlukla karşı karşıya kalmaktansa evden çıkıp giderek kendini daha iyi hissettmek anlamlı olabilir.
Onlar Özneldir, Nesnel Değil
Duygusal olarak olgunlaşmamış insanlar durumları nesnel değil öznel bir şekilde değerlendirir. Tarafsız bir şekilde analiz yapmazlar. Bir durumu yorumlarken nasıl hissettikleri; durumdan daha önemlidir. Gerçek, önemli değildir. (Bowen, 1978) Öznel olarak yönlendirilmiş bir kişiyi herhangi bir konuda nesnel yapmaya çalışmak, beyhude bir çabadır. Duygusal olarak olgunlaşmama söz konusu olduğunda gerçekler, mantık, geçmiş kısacası her şey kulak ardı edilir.
Farklılıklara Çok Az Saygı Gösterirler
Duygusal yönden olgunlaşmamış insanlar diğer insanların farklı düşüncelerinden ve fikirlerinden rahatsız olurlar çünkü herkesin kendileri gibi düşünmesi gerektiğini inanırlar. Diğer insanların farklı bakış açısına sahip olma düşüncesi onlara çok uzaktır. Pot kırma potansiyelleri yüksektir çünkü başkalarının bireyselliğine ilişkin yeterince farkında- lıkları yoktur. Herkesin aynı inançta olduğu ve rollerin tanımlandığı ilişkilerde kendilerini rahat hissederler. Herkesin aynı ölçüde sakin, aynı ölçüde kibar olması gerekir.
Benmerkezcidirler
Normal çocuklar, gençler gibi benmerkezcidir ama duygusal olarak olgunlaşmayan yetişkinlerin kendilerine olan ilgisi çocuklarınkinden daha çocuksudur. Çocuklardan farklı olarak onların benmerkezciliği, eğlenceden ve açık sözlülükten yoksundur. Duygusal olarak olgunlaşmayan insanlar, bir çocuk masumiyetiyle değil takıntılı bir şekilde kendileriyle meşguldür. Küçük çocuklar bencildir çünkü onlar hâlâ masum içgüdüleri tarafından kontrol edilir ama duygusal olarak olgunlaşmamış yetişkinler kaygı ve güvensizlik hissi tarafından kontrol edilir. Herhangi bir kötülük, yetersizlik ya da sevgisizliğe maruz kalma korkusundan dolayı sürekli bir güvensizlik duygusuyla yaşarlar. Kendilerini fazlasıyla korumaya çalışırlar böylece diğer insanlar, düşük öz saygılarını tehdit edebilecek kadar yakınlarına bile yaklaşamaz.
Onlar için üzülmeye başlamadan önce, savunma mekanizmalarının farkındalık seviyesinin altında yer alan kaygılarını devam ettirmek için sorunsuz bir şekilde çalıştığını aklınızda tutun. Kendilerini güvende hissetmediklerini ya da kendilerini korumaya çalıştıklarını asla kabul etmezler.
Kendilerine Odaklanırlar ve Bencildirler
Endişeli bir şekilde kendine odaklanmak, duygusal olarak olgunlaşmayan insanların ortak bir özelliğidir. Sürekli olarak ihtiyaçlarının karşılanıp karşılanmadığını ya da herhangi bir şeyin onları rahatsız edip etmeyeceğini takip ederler. Başkalarının onlara verdiği tepkilere göre öz saygıları artar ya da azalır. Eleştirilmeye dayanamazlar bu nedenle hatalarını en aza indirgemeye çalışırlar. Bir birey olarak kendileri o kadar yegânedir ki diğer insanların duyguları onların ihtiyaçları tarafından gölgede kalır. Örneğin; bir kadın annesine babasının eleştirilerini dinlemenin ne kadar incitici olduğunu söylediğinde annesi “Eğer sana anlatmazsam, bu konuyu konuşabileceğim başka kimsem kalmaz.” demişti.
‘Kendi düşüncelerine dalan ve ‘narsist’ gibi ifadeler, bu tür insanların her zaman kendilerini düşünmekten memnun olduklarını düşündürebilir ama aslında bundan başka seçenekleri yoktur. Bir insan olarak kendi değerleriyle ilgili şüpheleri vardır. Fazlasıyla kendilerine odaklanırlar çünkü gelişimleri çocukluk dönemindeki kaygılardan olumsuz etkilenmiştir. Bu açıdan bakıldığında onların bencilliği, kendini izlemeye doyamayan birininkinden ziyade kronik acı çeken birinin kendine odaklanması gibi bir şeydir.
Kendilerini Derinlemesine Dinlemezler, Sadece Kendilerini Ön Planda Tutarlar
Duygusal olarak olgunlaşmayan insanlar, fazlasıyla kendilerine dönüktür başka bir deyişle herhangi bir etkileşim söz konusu olduğunda tüm yollar onlara çıkar. Ancak kendilerini derinlemesine dinleyen kişiler değillerdir. Başka bir deyişle, kendilerine odaklanmaları içgörü kazanmak ya da kendilerini anlamakla ilgili değildir aksine ilgi odağı olmakla ilgilidir.
Onlarla konuştuğunuzda, kendine dönük olan insanlar siz ne söylerseniz söyleyin konuyu bir şekilde kendi deneyimlerine getirir. Örneğin; bir annenin kendi ilişkisiyle ilgili sorunlarını anlatan kızını dinlerken konuyu kendi boşanma sürecine getirmesi ya da çocuklarının başarısından bahsederken bir ailenin kendi başarı hikâyesini anlatması gibi.
Sosyal açıdan yetenekli olan kişiler kibar bir şekilde onları dinleyebilir ama anlattıkları ilgilerini çekmeyecektir. Belki açık şekilde konuyu değiştirmezler ama size anlattıklarınızla ilgili soru sormazlar ya da deneyimlerinizle ilgili daha fazla detay öğrenmek için merak duymazlar. Genellikle konuşmayı etkili bir şekilde sona erdirmek için hoş bir yorumda bulunurlar; “Bu harika bir şey tatlım. Çok iyi vakit geçirdiğinden eminim.”
Kendilerini derinlemesine dinlemedikleri için duygusal olarak olgunlaşmayan insanlar bir sorun olduğunda kendi rollerini düşünmezler. Kendi davranışlarını değerlendirmezler ya da nedenler üzerine düşünmezler. Eğer bir soruna neden olmuşlarsa, niyetim seni incitmek değildi deyip işin içinden çıkarlar. Bu durumda, yapmadıkları bir şeyden dolayı onları suçlayamazsınız değil mi? Böylelikle, benmerkezci yapılarından dolayı sorunun sizin üzerinizdeki etkisine değil kendi niyetlerine odaklanırlar.
İlgi Odağı Olmayı Severler
Duygusal olarak olgunlaşmayan insanlar tıpkı çocuklar gibi, ilgi odağı olmak isterler. Bir grup içinde, duygusal yönden en olgunlaşmamış insan, grubun zamanını ve enerjisini en çok tüketen insandır. Eğer diğer insanlar da buna müsa- de ederse tüm grubun ilgisi bu kişiye kayar ve bir kez buna izin verildiğinde grubun odak noktasını değiştirmek çok zor olur. Eğer herhangi
biri sesini duyurmayı başarırsa, işte o zaman ani bir değişim yaşanmış olur ki böyle bir şeyi çoğu insan yapmak istemez.
Bu tür insanların dışa dönük olup olmadıklarını merak edebilirsiniz.
Hayır, değildirler. Aradaki fark, dışa dönük insanların kolaylıkla değişimi takip edebilmesidir. Dışa dönük insanlar, sadece dinleyici olmayıp etkileşimi başlatmaya istekli oldukları için diğer insanların söze katılmasından memnun olurlar. Dışa dönük insanlar konuşmayı sever ama diğer insanların konuşmalarını engellemezler.
Rol Değişimini Teşvik Ederler
Rol değiştirme, duygusal olarak olgunlaşmamış ailelerin kendine has bir özelliğidir. Bu noktada, ebeveynler çocuklarına sanki onlar birer ebeveynmiş gibi davranır ve çocuklarından daha fazla ilgi ve yardım beklerler. Bu tür aileler rol değişimi yaparlar ve çocuklarından yetişkin konularında bile sırdaş olmalarını beklerler. Çocuklarıyla kendi evlilik sorunlarını konuşan ebeveynler, rol değişimine örnek verilebilir. Ayrıca, bir çocuğun ebeveynlerinden beklemesi gibi onlar da çocuklarından kendilerini övmelerini, onlar için mutlu olmalarını bekleyebilirler.
Danışanlarımdan biri olan Laura, babası başka bir kadınla kaçtığı için ciddi şekilde depresyona giren annesiyle 8 yaşında ilgilenmek zorunda kaldığını anlattı. Bir gün babası elinde cafcaflı bir oyuncakla gelip kendisini ziyaret etti. Kendi eğlenceli yaşamı ile terk edilmiş bir anneyle yaşayan Laura nın kasvetli yaşamı arasındaki farkı göz önüne almaksızın Laura nın da kendisi gibi heyecanlı olmasını bekliyordu.
Şimdi, sîzlere geçmişteki istismarlarına rağmen kızının onu anlamasını ve bir ebeveyn gibi davranmasını bekleyen bir babanın hikâyesini anlatacağım.
Frieda’nın Hikâyesi
Otuzlu yaşların sonunda olan Frieda, korkunun hâkim olduğu bir aile ortamında büyümüştü. Babası Martin kendi duygusal yetersizliğini fiziksel saldırıyla ifade ediyordu. Her ne kadar iş yaşamında ve sosyal hayatta düzgün bir insan olmasına rağmen, ev ortamında çocuklarım dövüyor ve kemerle iz bırakacak şekilde vuruyordu. Frieda bir ergen olarak karşısında durabildiğinde artık onu dövmeyi bıraktı ama diğer küçük kızını dövmeye devam etti. Aynı zamanda Frieda’nın annesine de sözlü şiddet uyguluyordu. Martin, sağı solu belli olmayan biriydi. Bazen sabırsız ve sinirli, bazense uysal, mutlu ve sevecen biri oluyordu. Kısacası gününe göre ruh hâli değişiyordu. Ancak Martin genel olarak çocuklarının babası olmaktan ziyade onlardan kendisini sakinleştirmelerini, onu ilgi odağı hâline getirmelerini ve öz denetimini sağlamalarını bekliyordu. Rol değişiminin yaşandığı bu klasik olayda Martin, kendi ruh hâline göre davranırken çocuklarından koşulsuz kabul bekliyordu. Özellikle Frieda bu rol değişiminde hedef olan kişiydi çünkü Martin net bir şekilde kızından anne sevgisi ve şefkati bekliyordu.
Örneğin; Martin, kendi evine taşındıktan sonra Friedanın verandada bir salıncağa ihtiyacı olduğuna karar verdi hatta sıradan bir salıncağa değil, kendisinin sağlam bir keresteden yaptığı salıncağa. Frieda’ya hiç sormadan salıncağı küçük verandasına koydurdu ve salıncak Frieda’nın dışarıda oturmayı en çok sevdiği alanın neredeyse hepsini kapladı. Öylesine büyük bir salıncaktı ki Frieda’nın o şekilde hareket etmesi neredeyse imkânsızdı. Bu Martinin ailenin tüm alanlarını nasıl kapladığını gösteren mükemmel bir örnektir. Martin ise annesine sanatsal çalışmasını sunan küçük bir çocuk gibi kendisiyle gurur duyuyordu. Neyse ki Frieda babasının duygusal olarak olgunlaşmadığını ve rol değişiminde yer alan dinamikleri fark ettikten sonra salıncağı olduğu yerden kaldırıp kendi istediği yere koymak için kendini özgür hissetti.
Empati Becerileri Düşüktür ve Duygusal Açıdan Duyarsızdırlar
Zedelenmiş empati becerisi, duygusal olarak olgunlaşmamış insanların temel özelliğidir tıpkı duygusal paylaşım ve samimiyetten uzak durmaları gibi. Kendi derin duygularından uzak durmaya çalıştıkları için diğer insanların hislerine karşı kör bir hâl alırlar.
Empati, kibar olmak gibi sosyal bir incelik değildir sadece. Empati kurmak, gerçek bir duygusal yakınlık için gereklidir. Empati kurmadan derin bir ilişki kuramazsınız. Benim en sevdiğim empati tanımı, küçük çocuklarla ilgili araştırmalar yapan Klaus ve Karin Grossman ile Anna Schwan’a aittir. Onlar empatiyi, duyarlı bir anne gibi “Durumları ve niyetleri bir bebeğin bakış açısına göre görebilme ve hisse- debilme.” yeteneği olarak tanımlamaktadır. Bu tanım hem duyguların hem de niyetlerin farkında olmayı içerir. Sempatinin ötesinde, insanların ilgi alanlarını doğru bir şekilde anlamayı ve isteklerinin nasıl yönlendirileceğini de içermektedir.
Empatinin en yüksek biçimi, zihinselleştirme olarak adlandırılan ve başkalarının eşsiz fikirlere ve düşünce süreçlerine sahip olduklarını hayal etme yeteneğini ifade eden bir hayal gücü gerektirir. Gelişim psikologları bu durumu zihin teorisine sahip olmak olarak ifade ederler. Bu beceriye sahip olmak, çocukların gelişimi açısından önemli bir kilometre taşıdır. Zihinselleştirme, diğer insanların bakış açılarını ve tecrübelerini anlamanızı sağlar çünkü onların sizinkinden farklı kendilerine özgü zihinlerinin olduğunu fark edersiniz. İyi ebeveynler, empati kurmada ve zihinselleştirmede mükemmeldir. Çocuklarının zihinleriyle ilgilenirler ve böylece çocuklar aileleri tarafından görüldüklerini, anlaşıldıklarını hissederler. Ayrıca empati kurma, başkalarının hedeflerini anlama ve tahmin etmenin merkezi olan herhangi bir durumda liderlik için vazgeçilmez bir özelliktir. Empati, duygusal zekânın temel bileşenidir ve bu, sosyal ve mesleki başarı için gereklidir.
Dalai Lama ile yaptığı görüşmelerde psikolog Paul Ekman, farklı empati ve merhamet türleri arasında ayrım yapmaktadır. Gerçek empati, insanların neler hissettiğini bilmekten daha fazlasını içerir ve aynı zamanda bu duygularla yüklenme becerisini gerektirir.
Örneğin; sosyopatlar bir insanın duygusal zayıflıklarını okumada mükemmel bir iş çıkarabilir ancak başka bir insanın duygularla yüklenmeden bunları bilmesi bağ kurmanın değil, yıkıcılığın bir aracı olur.
Bu durum, duygusal olarak olgunlaşmamış insanlar hakkında merak uyandırıcı bir gerçeğe ışık tutar. Empatik olarak donanımlı olmamalarına rağmen, diğer insanların niyetlerini ve duygularını okurken oldukça beceriklidirler. Ancak insanları anlama becerilerini duygusal yakınlığı arttırmak için kullanmazlar. Bunun yerine, empati becerileri içgüdüsel ya da yüzeysel olarak duygusal düzeyde çalışır. Sizi anladıklarını hissedebilirsiniz ama duygularınızı hissettiklerini hissedemezsiniz.
Empati kurma eksikliği, kişinin kendini geliştirme eksikliğine işaret eder. Ebeveynlerin çocuklarının neler hissettiğini tam olarak hayal etmesi için öncelikle kendi duygularının farkında olacak kadar kendilerini geliştirmeleri gerekir. Eğer kendi duygusal farkındalıklarını geliştirmezlerse kendi çocukları da dâhil olmakla birlikte diğer insanların duygularıyla etkileşim içerisinde olamazlar.
Neden Bu Kadar Çok Duygusal Açıdan Olgunlaşmayan
Ebeveyn Var?
Danışanlarımın birçoğu benimle ailelerinin duygusal olarak olgunlaşmadığını yansıtan hikâyeler paylaşmaktadır. Bu kadar çok ebeveynin duygusal yönden bu kadar az gelişim göstermesine nelerin sebep olacabileceği üzerine düşünmeye başladım. Gözlemlerime ve klinik tecrübelerime dayanarak birçok danışanımın ebeveyni, kendilerini çocukken duygusal olarak kapatmış görünüyordu.
Danışanlarım, ben onların aile hikâyelerini araştırdıkça, anne babalarının erken yaşlarda büyük mutsuzluklar ve sıkıntılar yaşadıklarını hatırlamaktadır. Madde bağımlılığı, terk etme, kayıp, suistimal ya da travmatik göç deneyimleri ailenin geçmişinde yer almaktadır. Bu durum, acı, kayıp ve kopukluğun hâkim olduğu bir atmosferi işaret etmektedir. Birçok kişi bana hiçe sayıldıklarını ya da istismar edildiklerini hissetmelerine rağmen kendi hikâyelerinin ailelerinin çocukluk acılarıyla karşılaştırıldığında hiçbir anlam ifade etmediğini söylemektedir. Danışanım açısından anneannesi anaç birisi iken, danışanımın annesiyle anneannesi arasındaki ilişki genellikle çelişkiliydi ve tatmin edici değildi. Bu durum gösteriyor ki danışanlarımın birçoğunun ailesi kendi ebeveynleriyle duygusal olarak yakın bir ilişki kuramamıştı bu nedenle, hayatlarının erken dönemlerinde duygusal yalnızlıklarından kurtulmak için katı bir savunma geliştirmişlerdi.
Eski kafalı anne babaların, çocuklarından haberdar oldukları ama onları duymadıklarını hatırlamak önemlidir. Fiziksel ceza sadece kabul edilebilir değildi aynı zamanda teşvik edilen bir şeydi hatta çocukların sorumluluk sahibi olması için okulda uygulanabilen bir şeydi. Birçok aile için “Kızını dövmeyen dizini döver.” atasözü bilgelik olarak kabul edilirdi. Onlar, çocuklarının duygularıyla ilgilenmezdi çünkü onlar anne baba olmayı çocuklara nasıl davranılacağını öğretmek olarak görüyordu. 1946 yılında Dr. Benjamin Spock’un The Common Sense Book of Baby and Child Çare adlı çok satan kitabının orijinal versiyonun yayınlanmasıyla, fiziksel bakım ve disipline ek olarak çocukların duygularının ve bireyselliğinin göz önüne alınması gereken çok önemli bir faktör olduğu fikri yaygınlaştı; bu değişimden önceki kuşaklarda ebeveynlik, çocukların duygusal güvenliğini ve bağımsızlığını desteklemeyi düşünmekten ziyade çocuk gelişiminin altın standardı olan itaata odaklanıyordu.
Aşağıdaki hikâyelerde eski kafalı ebeveynlerin danışanlarımın üzerindeki geçmişten kalma etkilerini görebilirsiniz.
Ellie’nirı Hikâyesi
Kalabalık bir ailenin en büyük çocuğu olan Ellie, annesi Trudy’yi “Eli açık ama bir kaya gibi sert ’’ olarak hatırlıyordu. Trudy, kilisede ve toplum içinde aktif biriydi, kibar ve yardımsever biri olarak ün salmıştı. Ancak kendi çocuklarının duygularıyla empati kurmaya gelince duvar gibiydi. Ellie sık sık kâbuslar görürdü ve sakinleşmek için en sevdiği oyuncak hayvanına bağımlıydı. Bir gece, Ellie yaklaşık onbir yaşındayken, annesi onu rahatlatan oyuncak hayvanını birden elinden aldı ve “Artık bunu başkasına vereceğim. Sen bu oyuncak için fazla büyüksün. ” dedi. Ellie annesine yapmaması için yalvardığında Trudy ona saçmalamamasını söyledi. Trudy, fiziksel olarak kızı Ellie’ye iyi bakmış olsa da Ellie’nin oyuncak hayvanıyla duygusal bir bağ geliştirdiğine dair hiçbir fikri yoktu.
Aynı zamanda, Ellie yürümeye başladığı ilk günden beri ailenin içinde olan bir kediye de derinden bağlıydı. Bir gün, Ellie okuldan eve geldiğinde Trudy kediyi bir başkasına verdiğini çünkü evi çok kirlettiğini söyledi. Ellie yıkılmıştı ancak Trudy’nin yıllar sonra Ellie’ye söylediği gibi “Biz senin duygularına hiç önem vermedik sadece başını sokacağın bir ev ortamı sunduk. ’’İşte, bu her şeyi açıklıyordu.
Sarah, çok katı bir şekilde büyütülmüştü ve annesi duygularını dışarı yansıtamayan, soğuk biriydi. Sarah, annesinin duygularını yansıtmamak için, sanki büyük bir duvarın arkasında dururcasına kendini bir adım geride tuttuğunu hatırlamaktaydı. Diğer yandan ise, annesinin sabahları onu uyandırmadan önce başucunda durup onu izlediğini büyük bir mutlulukla anlatmaktaydı. Sarah böyle sabahlarda kısmen uyanık olurdu ama bilerek hiç hareket etmezdi böylece annesiyle kurabildiği gizli yakınlığın tadını çıkarabiliyordu. Bir sabah uyandığında duvar birden ortaya çıkıverdi ve annesi uygun mesafeyi korudu.
Duygusal Olarak Kapalı Olmanın Derin Etkileri
Elbette, duygusal olarak olgunlaşmamış ebeveynler de bir zamanlar çocuktu. Bir çocuk olarak kendilerini anne babalarına kabul ettirmek için kendi duygularını kapatmak zorunda kalmış olabilirlerdi. Muhtemelen Ellie ve Sarah’ın anneleri de kendi ebeveynlerinin duyarsızlığı ile büyüdü ve onların da duyguları önemsenmedi. Duygusal olarak olgunlaşmamış birçok insan, yaşamlarının erken dönemlerinde çok sınırlı bir kabul edilebilirlik ile büyütülerek âdeta budanırdı. Onların kişilikleri, doğal olmayan şekilde büyümek için yetiştirilen bonzai ağaçlar gibiydi. Bu kişiler ailelerine uyum sağlayacak şekilde büyümeleri gerektiği için kendi doğal gelişimlerine göre büyüyemezlerdi.
Duygusal olarak olgunlaşmamış birçok insanın yeterince güçlü, olgun, bireysel bir kimlik geliştirmek için duygularını ve düşüncelerini keşfetmelerine ve ifade etmelerine izin verilmemiş olabilir. Bu durum, onların kendilerini tanımalarını zorlaştırmış ve duygusal yakınlık kurma becerilerini sınırlandırmış olabilir. Eğer kim olduğunuzla ilgili gerçek bir fikriniz yoksa diğer insanlarla duygusal olarak nasıl derin bir etkileşim kuracağınızı öğrenemezsiniz. Kesintiye uğrayan bu gelişim süreci, kişisel açıdan daha derin zayıflıklara neden olmaktadır ve bu durum, bu bölümde özetlendiği gibi duygusal olarak gelişmemiş insanlar arasında oldukça yaygındır.
Genellikle Çelişkili Davranırlar
Duygusal olarak olgunlaşmamış insanlar kim olduklarıyla ilgili bütünleşmiş duygulara sahip olmak yerine, birbiriyle uyum içinde olmayan çeşitli parçaların birleşimi gibidirler. Anne babalarının tepkilerinden korktukları için kendi önemli parçalarını kapatmak zorunda kalırlar ve bu nedenle, kişilikleri birbirine uymayan yapboz parçaları gibi şekil alır. Bu durum, onları anlamayı zorlaştıran tutarsız tepkilerini açıklar.
Muhtemelen çocukluk döneminde kendi duygusal deneyimlerini ifade etme izni verilmediğinden, bu insanlar duygusal açıdan tutarsız yetişkin olarak büyürler. Kişilikleri oldukça zayıftır, sıklıkla çelişkili duygular ve davranışlar sergilerler. Tutarsızlıklarının farkında olmadan duygusal durumların içine girer ve çıkarlar. Kendileri ebeveyn olduğunda, bu özellikler çocukları üzerinde duygusal şaşkınlığa neden olur. Bir kadın annesinin davranışlarını karmakarışık “Hiçbir anlam ifade etmeyen yanar döner davranışlar.” olarak tanımlamıştı.
Bu tutarsızlık, duygusal yönden olgunlaşmamış ebeveynlerin ruh hâllerine bağlı olarak sevecen ya da mesafeli olmaları anlamına gelmektedir. Çocukları onlarla kısa süreli bağ kurabildiklerini hissederler ama ne zaman, hangi koşullar altında ebeveynlerinin tekrar ulaşılabilir olduklarını bilmezler. Bu durum, davranışsal psikologların aralıklı ödüllendirme olarak adlandırdıkları durumun yaşanmasına sebep olur yani çabalarınızdan dolayı ödüllendirilmeniz mümkündür ama zamanı öngörülememektedir. Bu durum, ödülü kazanmak için ısrarcı olmayı ve çaba harcamayı gerektirir çünkü gün gelir bu çabalar karşılığını alır.
Böylece, ebeveyn tutarsızlığı çocukları kendilerine bağlayan bir nitelik hâlini alabilir çünkü çocuklar zor bulunan ve tarif edilemeyen olumlu tepkiyi almayı umarlar.
Tutarsız anne babayla büyümek, çocuğun güven duygusunu sarsarak endişeli bir birey olmasına sebep olabilir. Ebeveynlerin tepkisi, bir çocuğun öz saygısının duygusal pusulası olduğu için, bu tür çocuklar ebeveynlerinin değişen ruh hâllerinin kendi hataları olduğuna inanabilirler.
Elizabeth’in Hikâyesi
Elizabeth’in annesi duygusal olarak öngörülemez biriydi bu nedenle annesine yaklaşacağı zaman daima kendini tedirgin hissederdi. Annesi acaba onu bir kenara mı itecekti yoksa onunla ilgilenecek miydi? Elizabeth annesiyle olan düşüncelerini bana şöyle anlatmıştı; “Sürekli onun ruh hâlini takip etmem gerekiyordu. Sinirli göründüğünde mesafeyi korurdum ama ruh hâli iyiyse konuşabilirdim. Beni mutlu edebilme gücüne sahipti ve ben de onun onayını kazanmak için elimden gelenin en iyisini yapardım. ” Bir çocuk olarak Elizabeth her ¡saman annesinin olumsuz ruh hâline sebep olma endişesi yaşadı. Kendini bu şekilde sorumlu hissetmek Elizabeth’i, ben de bir kusur olmalı sonucuna getirdi.
Elizabeth kusurlu bir çocuk değildi ancak annesinin ruh durumunu anlayabilmesinin tek yolu, yaptığı ya da daha kötüsü sahip olduğu bir şeyden kaynaklandığını düşünmesiydi.
Öz Benliklerinin Yerini Alan Güçlü Savunma Mekanizmaları Geliştirirler
Duygusal olarak olgunlaşmamış insanlar, erken çocukluk döneminde kendilerini tanımak ve güçlü ve uyumlu bir benlik geliştirmek yerine belirli duyguların kötü ve yasak olduğunu öğrenirler. Derin duygularını yaşamaya karşı bilinçsiz bir şekilde savunma mekanizmaları geliştirirler. Sonuç olarak, kendilerini geliştirmek için harcayacakları enerjilerini doğal içgüdülerini bastırmak için kullanırlar ve bu da duygusal yakınlık için sınırlı bir kapasiteye sahip olmalarına neden olur.
Anne babalarının gelişimsel sınırlarını fark etmedikleri için, duygusal olarak olgunlaşmamış kişilerin çocukları ebeveynlerinin içinde tam olarak gebşmiş bir kişinin saklı olduğunu ve bu kişiyle ancak ebeveynleri izin verdiği sürece bağ kurabileceklerini düşünürler. Bu durum özellikle ebeveynler sevecen ve özverili olduğu zaman geçerlidir.
Bir kadın danışanımın bana dediği gibi “Ben ailemin hoşuma giden yanlarını seçerdim ve bunu onların gerçek yanı gibi düşünürdüm. Kendime her zaman bu iyi yanlarının kazanacağını söylerdim ama hiçbir zaman öyle olmadı. Onların acı verici yanlarının asla gerçek olmadığını varsayardım. Ancak şimdi onların hepsinin gerçek olduğunu fark ediyorum.”
İnsanların savunmaları kişiliklerinin ayrılmaz bir parçası olduğunda, bedenlerindeki yara dokusu kadar gerçek bir hâl alır. Belki orijinal anlamda oraya ait olmayabilir ama bir kez oluştuğunda sonsuza dek orada kalır. Bu sınırlamalar insanların kişiliklerinin önemli bir parçası hâlini alır. Sonuçta daha gerçek ve duygusal yönden ulaşılabilir olup olmamaları kendi kendilerini gözlemleme becerilerine bağlıdır.
İnsanlar evebeynlerinin değişip değişmediğini merak eder. Bu değişim, anne babalarının kendilerini gözlemlemeyi isteyip istemediklerine bağlıdır ki bu, değişimin ilk adımıdır. Eğer ebeveynleri başkaları üzerinde bıraktıkları etkilerin farkında olmazlarsa ne yazık ki kendi içlerine dönme dürtüsüne de sahip olamazlar. Kendi içine dönmeden, kendilerini gözlemlemeden değişimden bahsetmek söz konusu değildir.
Hannah, sert ve çalışkan olan annesiyle her zaman yakın bir ilişki kurmanın hasretini çekti. Bir yetişkin olarak, annesinden kendisiyle ilgili daha önce paylaşmadığı bir şeyi ona anlatmasını istedi. O an annesi hazırlıksız yakalanmıştı, ilk önce annesi donakaldı ve sonrasında göz yaşlarına boğuldu ve tek bir kelime bile söyleyemedi. Hannah annesinin bu masum soru karşısında dehşete düştüğünü hissetti. O an Hannah, annesinin farkında olmadığı savunma mekanizmasıyla uzun süredir içinde tuttuğu acının kol kola gezdiğini düşündü ve gösterdiği ilgi ve empati, annesinin bu tür bir bağın yokluğuna tepki olarak geliştirdiği savunma mekanizmalarını mahvetti. Annesi, Hannah’ın girişimi ve duygusal yakınlığı ile baş edemedi.
§ Tamamlanmamış Bir Gelişim Duygusal Sınırlara Yol Açar
Duygusal olarak olgunlaşmamış insanlar, duygusal açıdan oldukça duyarlı olmalarına rağmen kendi duygularıyla ilgili çelişkilere sahiptir. Duygusal açıdan çok çabuk uyarılırlar ama gerçek duygularından korkarlar. Bu durum, kendi duygularıyla baş etmelerine yardım etmeyen bir aile ortamında büyütüldüklerinde ya da üzgün oldukları için cezalandırıldıklarında ortaya çıkar. Kendi duygularından ne kadar kaçabilir ya da duygularıyla ne kadar baş edebilirlerse kendilerini o kadar iyi hissederler. Derin duyguların dünyasını oldukça tehditkâr bulurlar.
Duygulardan Korkarlar
Duygusal olarak olgunlaşmamış birçok insan, çocukluklarında belirli duyguları ifade ettikleri zaman aile geleneğini utanç verici bir şekilde ihlâl edeceklerini öğrenerek büyümektedir. Böylece, duyguları ifade etmenin hatta deneyimlemenin utanç ve ceza getireceğini öğrenirler. Psikoterapi araştırmacıları Leigh McCullough ve meslektaşları bu durumu duygu fobisi olarak adlandırmaktadır. (McCullough ve ark. 2003) En kişisel duyguları kötü olmayla ilgili yargılarla ilişkilendirmeyi öğrendikten sonra, özellikle duygusal yakınlıkla ilgili olanlar başta olmak üzere belirli duyguları kabul edemez olurlar. Sonuç olarak, gerçek duygularını ve dürtülerini deneyimlemek yerine savunma mekanizmaları geliştirerek gerçek tepkilerini engellemeye çalışırlar. (Ezriel, 1952)
Duygu fobisi, belirli duygulara karşı geliştirilen ve katı bir savunma mekanizmasına dayanan dar bir kişilik özelliği oluşturabilir. Duygusal olarak olgunlaşmamış insanlar bir yetişkin olarak, derin duygusal bir bağ kurma söz konusu olduğunda otomatik olarak kaygı tepkisi verirler. Gerçek duygularının çoğu, onları aşırı derecede sinirlendirir. Hayatları boyunca enerjilerini, diğer insanlarla yaşayabilecekleri duygusal zararlardan kendilerini koruyan bir savunma mekanizması geliştirmeye adarlar. Tehlikeli duygusal yakınlığı önlemek için klişelleşmiş yaşam senaryolarına bağlı kalırlar ve ilişkiler de dâhil olmak üzere duygular hakkında konuşmaya direnirler.
Bir ebeveyn olarak, zayıf duygularıyla ilgili korkularını çocuklarına geçirirler. Bu tür ailelerde, üzülen çocuğa genel bir tepkiyle cevap verilir; “Şimdi sana ağlayabileceğin bir şey vereceğim.” Duygu fobisi olan ebeveynlerin çocuklarının çoğu, ağlamaya başladıklarında asla duramayacaklarına dair bir korku geliştirirler. Bu korku o duyguyu tam olarak ifade edebildiklerinde ağlamanın kendiliğinden durduğunu öğrenmelerine asla izin verilmediğinde ortaya çıkar. Üzüntülerini bastırmayı öğrenen ebeveynler tarafından büyütüldükleri için, bu çocuklar asla ağlama eyleminin doğal ritmini ve nasıl azalacağını deneyimleyemezler.
Bu koşullar altında büyüyen çocukların kendi duygularından nasıl korktuklarını görmek kolaydır. Açıkçası, mutluluk ve heyecan gibi olumlu duygular bile endişeyle ilişkilendirilebilir. Örneğin; Anthony eve doğru yürüyen babasını karşılamak için sevinçle dışarı çıktığı anda yaşadığı acı verici olayı hatırladı. Küçük bir çalılığın üstünden atlamıştı ve ayağa takılıp yere düşmüştü. Açıkçası, Anthony babasından onu görmek için gösterdiği sevinci takdir etmesini beklerken babası onu dövmeyi seçmişti. Bunun sonucunda da Anthony, sadece babasından korkmayı değil aynı zamanda başını belaya sokabilecek bir mutluluk anından korkmayı da öğrenmiş oldu.
Onlar Duygusal İhtiyaç Yerine Fiziksel İhtiyaca Odaklanırlar
Duygusal olarak olgunlaşmamış ebeveynler, çocuklarının fiziksel ve maddi ihtiyaçlarını karşılama konusunda iyi bir iş çıkarabilirler. Bu ebeveynler, yemek, barınma ve eğitimle ilgili her konuda çocuklarının her ihtiyacını karşılarlar. Fiziksel, somut yani elle tutulur şeyler açısından bu tür ebeveynlerin çoğu ellerinden gelen her imkânı çocuklarına sunduklarından emin olurlar. Ancak duygusal ihtiyaçlar söz konusu olduğunda, çocuklarının ihtiyaçlarını bilmemektedirler.
Danışanlarımın birçoğu, hasta olduklarında aileleri tarafından çok iyi bakıldıklarını hatta onların dikkatini çektiklerini, hediyeler aldıklarını ve sevdikleri yemekleri hazırladıklarını hatırlarlar. Ancak bir anne baba gibi davranmaları, onların hasta olduklarına emin olduktan sonra gerçekleşen bir şeydir. Onlar bu tür bir ilgiyi, hasta olduklarında ebeveynlerinin sevgisinin bir kanıtı olarak deneyimliyorlardı.
Bu durum kulağa mantıklı gelmektedir çünkü hastalık esnasında sunulan bakım, ailelere çocuklarını şefkatle ve ilgiyle ‘şımartma’ iznini verir. Çocuklarının fiziksel ihtiyaçlarını karşılamak için sundukları şefkatli bakım, bu ebeveynlerin kendilerini güvende hissetmelerini sağlar. Fiziksel bakımın, duygusal bağlılığa göre yaptırımı daha fazladır.
Duygusal açıdan yalnız olan insanlara duygusuzluğun hâkim olduğu alanlarda ilgi gösterilmesi karışıklığa neden olur. Bu insanlar, anne babalarının onları sevdiklerine ve fedakâr davrandıklarına dair güçlü fiziksel kanıtlara sahiptir ama aileleriyle duygusal güvenlik ve yakınlık kuramamanın acısını yaşarlar.
Oyunbozan Olabilirler
Gerçek duyguların korkusu, duygusal olarak olgunlaşmayan insanların oyunbozan olmasına sebep olabilir. Ebeveyn olarak, çocuklarının heyecanının ve coşkusunun tadını çıkarmak yerine konuyu aniden değiştirebilir ve umutlarının artmaması için onları uyarabilirler. Çocuklarının coşkusuna karşılık olarak, bu ebeveynler önemsiz ya da küçümseyici bir şeyler söyleyebilirler. Bir kadın annesine ilk evini satın aldığında yaşadığı heyecanı anlattığında annesi şöyle cevap verir; “Evet, heyecanlanacak başka şeyler yine bulacaksın.”
Yoğun Ama Yüzeysel Duygulara Sahip Olurlar
Duygusal olarak olgunlaşmamış insanlar, derin duygulardan kolayca etkilenirler ve bu etkilenmeyi kolayca tepkiye dönüştererek huzursuzluklarını gösterirler. Bazı şeyleri derinlemesine hissetmek yerine yüzeysel tepkiler verirler. Duygusal olarak heyecanlı olabilirler, aşırı duygusallık gösterebilirler hatta kolayca gözyaşlarına boğulabilirler. Ya da hoşlanmadıkları şeyler karşısında aniden parlayabilirler. Verdikleri tepkiler, tutkulu ve oldukça duygusal olduklarını işaret edebilir ama duygusal ifadeleri, tıpkı derine inmeyip yüzeyde seken bir taş gibi, üstünkörü bir niteliğe sahip olur. Bu dramatik ama derin olmayan geçici bir tepkidir.
Bu insanlarla etkileşime girdiğinizde duygularının tuhaf sığlığı karşısında onların endişelerinden etkilenmediğinizi düşünebilir ve kendi kendinize onları daha fazla önemsemeniz gerektiğini söyleyebilirsiniz. Ancak kalbiniz onların abartılı tepkileriyle rezone olmaz. Bu kadar çok tepki gösterdikleri için, kendi duygusal sağlığınızı korumak için onları duymazdan gelmeyi öğrenebilirsiniz.
Karışık Duyguları Deneyimlemezler
Karışık duyguları hissetme becerisi, olgunluğun bir işaretidir. insanlar zıt duyguları bir arada harmanlayabilirse, örneğin; suçlulukla mutluluğu ya da kızgınlıkla sevgiyi, bu durum hayatın duygusal karmaşıklığını göğüsleyebildiklerini gösterir. Bir arada yaşanan zıt duygular birbirlerini evcilleştirir. insanlar farklı duyguları bir arada hissetme becerisi geliştirdiklerinde, dünya daha zengin, daha derin bir hâle dönüşür. Tek ve yoğun bir duygusal tepki yerine, durumun ince ayrıntılarını yansıtan çeşitli duyguları deneyimleyebi- lirler. Bununla birlikte, duygusal olarak olgunlaşmamış insanların tepkileri siyah beyaz olmaya meyillidir ve hiçbir gri alan yoktur. Bu durum, duygu karmaşasını, ikilemi ve diğer çelişkili duyguları ortadan kaldırır.
Düşüncelerin Niteliğindeki Farklılıklar
Duygusal ve davranışsal farklılıklara ek olarak, duygusal olarak olgun ve olgun olmayan insanlar arasında entellektüel farklılıklar vardır. Eğer sizin ebeveynleriniz endişe ve yargının hâkim olduğu ailelerde büyümüşlerse, daha dar düşünmeyi ve karmaşaya direnmeyi öğrenmiş olabilirler. Çocuklukta yaşanan yoğun endişeler, sadece duygusal açıdan olgunlaşmamaya değil aynı zamanda zıt imgeleri kabul etmeyen düşünceleri basitleştirmeye yol açar. Baskıcı ya da cezalandırıcı aile ortamları, özgür düşünceyi ya da kendini ifade etmeyi teşvik etmez ve dahası zihnin gelişimine olanak sağlamaz.
Kavramsal Düşünme İle Karşılaşılan Güçlükler
Ergenlik döneminden itibaren çocuklar, kavramsal olarak düşünmeye başlarlar ve bu durum düşünmeden yani dürtüsel davranmak yerine mantıklı ve sebep sonuç ilişkisine dayanarak problem çözmelerini sağlayabilir. Hızlandırılmış beyin gelişimi, onların hem daha nesnel hem de daha yaratıcı olmalarını sağlar. Fikirleri kategoriler hâlinde gruplayabilir ve sembollerle çabucak düşünebilirler. Ezberlemenin ötesine geçerek sadece fikirleri karşılaştırmazlar aynı zamanda değerlendirmeye başlarlar. Bağımsız ve varsayımsal olarak düşünmeyi başarabilir ve önceki bilgilerden yeni anlamlar çıkarabilirler. Çocuklar ergenliğe girmeye başladıklarında, kendi düşünme becerilerini birden arttırırlar çünkü kendi düşünceleri hakkında düşünebilmeye başlarlar. (Piaget, 1963) Bununla birlikte, duygusal olarak olgunlaşmamış insanların yaşadığı yoğun duygular ve endişeler, bu yüksek seviyede düşünme becerilerini azaltabilir. Duygularının merhametinde oldukları için yüksek seviyedeki düşünceleri stres altında kolayca parçalanabilir. Aslında, çok fazla kendi kendilerine düşünmemeleri bu gerilemeden ve kendi düşüncelerini düşünme becerilerini geçici olarak kaybetmelerinden kaynaklanmalıdır. Duygusal ikna söz konusu olduğunda onların zihni, karışıklığı reddeden ve fikirlerin çapraz tozlaşmasını imkânsız kılan siyah-beyaz düşünce sistemini benimser.
Farklı bir zekiliğe sahip olan duygusal olarak olgunlaşmamış insanlar, herhangi bir tehdit hissetmedikleri sürece kavramsal düşünebilirler ve içgörü kazanabilirler. Onların entellektüel nesnelliği, duygusal olarak onları heyecanlandırmayan konularla sınırlıdır. Bu durum, çocukları için kafa karıştırıcı olabilir çünkü ebeveynleri birbirinden çok farklı iki özelliğe sahiptir, bazen zeki ve anlayışlı bazense dar görüşlü ve mantıksız…
Durağan Düşünme Şekline Yatkın Olma
Duygusal yönden olgunlaşmamış insanların konuşmalarını dinlerseniz, onların düşüncelerinin ne kadar rutin ve durağan olduğunu fark edersiniz. Duyguların ve düşüncelerin dünyasını de ğil de genellikle olan ya da gözlemledikleri olaylar hakkında konuşmaya meylederler. Örneğin; bir danışanım annesinin telefon konuşmasını yorucu ve sıkıcı buluyordu çünkü annesi önemli olan hiçbir şeyden bahsetmiyordu. Sadece o an neler yaptığım ya da havanın nasıl olduğunu sormak gibi günlük konular üzerine sorular soruyordu. Annesiyle ilgili hissettiklerini bana şöyle anlatmıştı; “Sadece gerçekleri rapor eder ve ‘şu anda gerçekleşen şeyler’ dışında hiçbir şey hakkında asla konuşmaz. Sohbet esnasında benimle iletişime geçmez. Böyle anlarda öyle büyük bir hayal kırıklığına uğrarım ki ‘Biz anlamlı şeyler hakkında konuşamaz mıyız?’ diye sormak isterim. Ancak annem konuşamaz.”
Saplantı Derecesinde Entelektüelleştirme
Duygusal olarak olgunlaşmamanın diğer bir bilişsel belirtisi, bazı konularda aşırı entellektüel hâle gelmek ve takıntılı olmaktır. Duygusal olarak olgunlaşmayan insanlar, bu konuları gayet iyi hatta aşırı derecede kavramsallaştırabilir. Ancak bu yeteneklerini kendilerini yansıtma ya da başkalarına karşı duyarlı olma konusunda kullanmazlar. Fikirlerle meşgul olmaları, onları duygusal samimiyetten uzaklaştırmaktadır. Kendi favori konularını boylu boyunca tartışabilirler ama gerçekte başka bir kişiyle ilgilenmezler. Sonuç olarak, gerçekten bir düşünür olarak konuşmak onlar için zor olabilir. Her ne kadar kendi fikirlerinden bahsederken kavramsal düşünebilseler de konular kişisel olmadığı ya da entellektüel seviyede kaldığı zaman kendilerini rahat hissederler.
§ Özet
Duygusal olarak olgunlaşmama üzerine çok uzun süredir konuşulmakta ve yazılmaktadır. Bu olgunlaşmama durumu, insanların stresle başa çıkabilme ve başkalarıyla duygusal yakınlık kurma becerilerini zayıflatır. Duygusal olarak olgunlaşmayan insanlar, genellikle duygusal ve entellektüel gelişimlerini kısıtlayan bir aile ortamında büyürler. Sonuç olarak, hayata aşırı basitleştirilmiş bir şekilde bakarlar ve olayları kendi becerileriyle başa çıkabilecek düzeye getirirler. Böylesine sınırlı bir benlik hissine sahip olmak, onları benmerkezci yapar ve diğer insanların duygularına ve ihtiyaçlarına karşı hassas olma becerilerini zayıflatır. Onların tepkisel duyguları, nesnellikten yoksun olmaları ve duygusal yakınlık kurma korkuları, özellikle çocukları söz konusu olduğunda yakın ilişki kurmalarını zorlaştırır.
Bir diğer bölümde, duygusal olarak olgunlaşmayan ebeveynlerle ilişki kurmanın nasıl bir şey olduğuna ve bu tür ebeveynlerle iletişim kurmaya çalışan yetişkin çocukların karşılaştığı zorluklara değineceğiz.
Kaynak: Olgunlaşmamış Ebeveynlerin Yetişkin Çocukları/Dr.Lindsay C. Gibson
6.Gün
Duygusal Olarak Olgun İnsanlar Nasıl Tanımlanır?
DUYGUSAL OLARAK OLGUN İNSANLAR NASIL TANIMLANIR?
Bir önceki bölümde, ebeveynleriniz ve başkalarıyla olan ilişkilerinizde gerçek benliğinize saygı duyarak, sınırlarınızı belirleyerek ve kendiniz için harekete geçerek duygusal özgürlüğünüzü nasıl geri alabileceğinizi anlatmıştık. Bu bölümde, duygusal yönden karşılıklı olarak tatmin edici bir ilişki kurabilmek için duygusal olarak yeterince olgunlaşan insanları nasıl tanımlayacağımızı öğreneceksiniz. Ayrıca, duygusal yalnızlığınızı geçmişte bırakabilmenize yardımcı olacak yöntemlerle etkileşime geçebilmeniz için ilişkilerinizle ilgili yeni tutumları nasıl benimseyeceğinizi açıklayacağım.
Maalesef, duygusal olarak olgunlaşmayan ebeveynlerin yetişkin çocukları, bir ilişkinin hayatlarını zenginleştireceği konusunda kuşkulu olabilirler. Onlar, tatmin edici bir ilişkinin gerçek olamayacak kadar iyi ve boş bir hayal olduğunu düşünme eğilimindedirler. Bu düşüncenin altında, genellikle diğer insanların gerçekte kim olduklarıyla ilgilenmeyeceklerinden korkmaları yatmaktadır. Bu olumsuz beklentiler, duygusal yalnızlığı ebedileştirir ama bir kez farkında vardığınızda onları değiştirebilirsiniz.
Eski Kalıpların Cazibesi
John Bowly’nin ne söylediğini (1979) hatırlayın: Bütün insanlar, samimiliğin güvenlik anlamına geldiğini ilkel içgüdüleriyle paylaşırlar. Bu nedenle eğer duygusal olarak olgunlaşmamış ebeveynlerle büyüdüyseniz, bilinç altınızda benmerkezci ve sömürücü insanlara yakınlık hissedebilirsiniz. İstismara dayanan ilişkiler yaşayan birçok kadın danışanı, lisedeyken ‘hoş’ erkeklerin onlara çekici gelmediğini çok iyi hatırlamaktadır. Aslında, onlar anlayışlı erkekleri sıkıcı buluyorlardı çünkü ne yazık ki eğer bir erkeğin davranışı bencil ya da hükmedici değilse, cezbedici olmadığını düşünüyorlardı.
Bu kadınlar için, benmerkezci erkekler muhtemelen heyecan verici bir belirsizlik uyandırıyordu. Peki gerçekten bu bir heyecan mıydı yoksa onları kullanmak isteyen benmer- kezi bir kişiye tepki olarak gösterilen çocukluk kaygısının titreşimi miydi? Jeffrey Young (Young ve Klosko, 1993)
tarafından geliştirilen şema terapisinin bir öğretisi, en kariz- matik bulduğumuz insanların eski, olumsuz aile kalıplarına geri dönmemizi tetiklediğidir. Young, bu tür anlık bir kimyanın bir tehlike işareti olabileceği konusunda uyarmaktadır ve çocukluktan gelen kişinin kendisini engelleyen rollerin yüzeyin altından yeniden harekete geçtiğini belirtmektedir.
Bu bölüm bu dinamikten vazgeçmenize yardımcı olacaktır. Anahtar nokta, sizi daha fazla duygusal yalnızlığa götürecek eski kalıpları tekrarlamak yerine, ilişki kurmak için duygusal yönden tatmin edici kişileri bulmak için yeni keşfedilmiş gözlemsel becerilerinizi kullanmaktır.
Duygusal Olarak Olgun İnsanları Tanımak
Takip eden kısımlarda size duygusal olarak daha olgun insanları tanımanıza yardımcı olacak yönergeler sunulacaktır. Eski, bilindik kalıpları bilinçsiz olarak takip etmek yerine, siz bilinçli bir şekilde aşağıda verilen olumlu özelliklere sahip kişilerle iletişim kurmayı seçebilirsiniz. İster buluşacağınız birini seçmek ister yeni bir arkadaş edinmek ya da bir iş görüşmesine gitmek için olsun bu bölümde verilen duygusal olgunlukla ilgili özellikleri, uzun vadeli bir ilişki kurma potansiyeline sahip kişileri ya da yüzyüze veya Online ilişkiye başlayıp başlamayacağınızı tanımlamak için kullanabilirsiniz. Hiç kimse mükemmel değildir ama beklentilerimiz bir ilişkiyi güçsüzleştirmek yerine zenginleştirmek için aşağıdaki özelliklere sahip olmalıdır.
Onlar Gerçekçi ve Güvenilirdir
Gerçekçi ve güvenilir olmak, sıradan gibi gelebilir ama hiçbir şey onların yerini alamaz. Bu ilk özellikleri bir evin fiziksel düzeni olarak düşünün. Eğer evin planı içinde yaşanamayacak kadar biçimsiz ise duvarları ne renge boyadığınızın hiçbir önemi kalmaz. İyi ilişkiler, iyi planlanmış bir ev gibi hissettirmelidir; içinde yaşaması o kadar kolay olmalı ki mimarisine ya da planına bakmaya gerek kalmamalıdır.
Gerçekle Savaşmak Yerine Onunla Birlikte Çalışırlar
Sevmedikleri şeyleri değiştirmeye çalışmalarına rağmen, duygusal olarak olgun insanlar gerçeği kendi koşulları içinde kabul ederler. Sorunları görürler ve düzeltmenin nasıl yapılmasıyla ilgili aşırı tepkiler vermek yerine sadece sorunları gidermeye çalışırlar. Eğer değişiklik mümkün değilse, yapabileceklerinin en iyisini yapmanın bir yolunu bulurlar.
Aynı Zamanda Hem Hissederler Hem Düşünürler
Düşünebilme becerisi, duygusal olarak olgun insanların üzgün bile
olduklarında mantıklı olabilmelerini sağlamaktadır. Aynı anda hem hissedebildikleri hem de düşünebildikleri için bu tür insanlarla sorunları çözmek kolaydır. İstedikleri sonucu alamadıkları için başka bir perspektiften bakma becerilerini kaybetmezler. Ayrıca, bir sorunla ilgilenirken duygusal faktörleri akıllarında tutarlar.
Tutarlı Olmaları Onları Güvenilir Yapar
Duygusal olarak olgun insanlar bütün bir benlik bilincine sahip oldukları için, sizi beklenmedik tutarsızlıklarla şaşırtmazlar. Farklı durumlar söz konusu olduğunda da onlara aynı şekilde güvenebilirsiniz. Güçlü bir benlik bilincine sahiptirler ve iç tutarlılıkları onları güvenebileceğiniz kişiler hâline getirir.
Her Şeyi Kişisel Algılamazlar
Duygusal olarak olgun insanlar kolayca utandırılamaya- cak kadar gerçekçidir ve hem kendilerine hem de zayıf yönlerine gülmeyi bilirler. Mükemmelliyetçi değildirler ve hem kendilerinin hem başkalarının hata yapabileceğini bilirler.
Olayları çok kişisel algılamak, narsisizmin ya da düşük benlik saygısının bir işareti olarak görülebilir. Her iki özellik de ilişkide problem yaratır çünkü insanları sürekli başkalarından teminat beklemek için yönlendirirler. Ayrıca, her şeyi çok kişisel algılayan kişiler genellikle değerlendirildiklerini ve bulunmadıkları yerlerde eleştirildiklerini, önemsenmediklerini düşünürler. Bu tür bir koruyuculuk, tıpkı bir kara delik gibi ilişkinin enerjisini tüketir.
Buna karşın, duygusal olarak olgun insanlar birçoğumuzun zaman zaman pot kırabileceğini bilir. Eğer yanlış konuştuğunuzu söylerseniz, onlara karşı duyduğunuz olası bilinçdışı negatif duyguyu ortaya çıkarmak için ısrar etmezler. Pot kırmayı, red olarak değil bir hata olarak görebilirler. Bir hata yaptığınız için sevilmediklerini hissetmeyecek kadar gerçekçidirler.
Onlar Saygılı ve Karşılıklılardır
Duygusal olarak olgun insanlar, diğer insanlara saygı ve adalete layık bireyler olarak davranırlar. Aşağıdaki özelliklerin hepsi, size nasıl davranacaklarını gösteren iş birlikçi yönlerini ortaya koymaktadır. Sadece kendi çıkarlarına odaklanmak yerine sizinle ilgilendiklerini hissedersiniz. Bu özellikleri bir evi oturabilir hâle getiren ısıtma ve sıhhi tesisat gibi altyapı özellikleri olarak düşünebilirsiniz.
Onlar Sınırlarınıza Saygı Duyarlar
Duygusal olarak olgun insanlar, doğuştan naziktir çünkü sınırlara doğal olarak saygı gösterirler. Onlar saldırı değil dostluk ve yakınlık ararlar. Duygusal olarak olgunlaşmamış insanlar için ise, biriyle yakınlaşmak o kişiyi çantada keklik olarak görmektir. Yakınlığın önemli olmadığını düşünürler.
Duygusal olarak olgun insanlar, sizin bireyselliğinize saygı gösterirler. Eğer onları severseniz, onlardan yaptıklarının karşılığını isteyeceğinizi asla düşünmezler. Aksine, onlar ilişkide sizin duygularınızı ve sınırlarınızı hesaba katarlar. Bu size çok fazla iş gibi görünebilir ama aslında değildir çünkü duygusal olarak olgun insanlar otomatik olarak başkalarının duygularına uyum sağlarlar. Gerçek empati, insanların alışkanlıklarını göz önünde tutmaktır.
İlişkilerde sınırları bilmenin ve nezaket göstermenin önemli bir göstergesi, arkadaşlara ya da partnerlere ne düşüneceklerini ya da hissedeceklerini söylememektir. Bir diğeri ise, insanların kendi motivasyonlarıyla ilgili son sözü söyleme haklarına saygı duymaktır. Kontrol ve bağımlılığı arayan duygusal olarak olgun olmayan insanlar ise, gerçekten ne kastettiğinizi ya da düşüncelerinizi nasıl değiştireceğinizi söyleyerek sizi kendi çıkarları için ‘psikanalize’ tabi tutabilirler. Bu, sınırlarınıza saygı duymadıklarının bir işaretidir. Duygusal olarak olgun insanlar, yaptıklarınız hakkında size nasıl hissettiklerini söyleyebilir ama sizi sizden daha iyi tanıdıkları izlenimi vermezler.
Duygusal olarak olgun olmayan ebeveynler tarafından çocukluk çağında ihmal edilmişseniz, diğer insanların yaptığı istenmedik analizlerle ve tavsiyelerle baş başa kalmaya istekli olabilirsiniz. Bu durum, başkalarının kendisini düşündüğünü gösteren kişisel geri bildirime aç olan kişiler arasında yaygındır. Ancak bu tür ‘tavsiye’ ilgiyi beslemez, aksine kontrol edilme isteği tarafından motive edilir.
Tyrone’nirı Hikâyesi
Tyrone’un kız arkadaşı Sylvie, Tyrone a rahatsız olacağı sorumluluklar veriyordu ve bu durum gittikçe kötüye gidiyordu. Örneğin; Tyrone ilişkinin hızını biraz yavaşlatmak istediğinde Sylvie bunu ‘bağlılık korkusu olarak adlandırıyordu. Tyrone a kendisini o anda olduğu gibi görmesine izin vermediğini ve onu geçmiş davranışlarının ışığında gözlemlendiğini söylüyordu.
Tyrone ilişki içinde gittikçe daha mutsuz olurken, Sylvie onu mutluymuş gibi davranmaya teşvik ediyordu. Ona daima daha fazla
gülümsemesini söylüyordu çünkü onun gülümsemesini özlüyordu. Ancak Tyro- neün da özlediği bir şey vardı: Onun düşüncelerini kabul edebilecek kadar anlayışlı ve kendi davranışının sorunun bir parçası olabileceği ihtimalini düşünebilecek bir partner…
Onlar Karşılık Verir
Adalet ve karşılıklılık, iyi bir ilişkinin kalbinde yer alır. Duygusal olarak olgun insanlar hem insanların iyi niyetini kötüye kullanmayı sevmez hem de kendilerini kullandırmayı sevmezler. Yardım etmeyi severler ve zaman konusunda cömert davranırlar ama ihtiyaç duyduklarında yardım istemeyi de bilirler. Aldıklarından daha fazlasını vermeye istekli olurlar ama dengesizliğin süresiz olarak devam etmesine izin vermezler.
Eğer duygusal olarak olgun olmayan ebeveynlerle büyüdüyseniz ya çok fazla ya da gereğinden az vermeyi öğrendiğiniz için karşılıklı duygu alışverişinde zorluklarla karşılaşabilirsiniz. Ebeveynlerinizin bencil istekleri, adalet konusundaki doğal içgüdülerinizi bozmuş olabilir. Eğer bir içselleştiriciyseniz, sevilen ve beğenilen kişi olmak için aldığınızdan daha fazlasını vermeniz gerektiğini aksi takdirde kimsenin gözünde değerli olmayacağınızı öğrenmiş olabilirsiniz. Eğer dışsallaştırıcı iseniz, başkaları sizi ilk sıraya koyduklarını ve sizin için kendilerini aşırı derecede yorduklarını kanıtlamazsa sizi sevmediklerine dair yanlış bir inanç geliştirmiş olabilirsiniz.
Dan’in Hikâyesi
Dan, cömertliğini kullanan ve karşılık vermeyi pek bilmeyen bencil eşinden ayrıldıktan sonra terapiye gelmişti. Terapideyken, karısının alıcı olmasından dolayı adalet ilkelerini ihmal ederek çok fazla fedakâr davrandığını fark etti. Dan aşırı derecede cömert davranmayarak kendisiyle daha fazla ilgilenmeye başladığında, karşılılıklığa önem veren kadınlarla ilgilenmeye başladığını fark etti.
Yine de bu yeni ilişki biçimi karşısında kendini başlangıçta garip hissetti. Örneğin; yeni kız arkadaşıyla yediği pahalı akşam yemeğini ödedikten sonra Dan, kız arkadaşına gidecekleri konserin biletini alacağını söylediğinde çok şaşırdı. Kız arkadaşı; “Sen bana çok güzel bir akşam yaşattın ve ben de senin eğleneceğin bir şey yapmak istiyorum. ” dedi. Dan onun bu cömertliği ve karşılık verme isteği karşısında hayrete düştü ve bu davranışın duygusal olgunlaşmanın bir işareti olduğunu fark edebildi.
Onlar Esnektir ve Uzlaşmayı Sever
Duygusal olarak olgun insanlar genellikle esneklerdir, ayrıca adil ve nesnel olmaya çalışırlar. Dikkat etmeniz gereken önemli özellik, eğer planlarınızı değiştirmek zorunda kalırsanız başkalarının nasıl karşılık vereceğine dikkat etmektir. Kişisel reddetme ile beklenmedik şeyleri birbirinden ayırt edebiliyorlar mı? Hayal kırıklığına uğradıklarını aleyhinize kullanmadan size bildirebiliyorlar mı? Elinizde olmayan sebeplerden ötürü duygusal olarak olgun olan insanları hayal kırıklığına uğrattığınızda, özellikle de anlayışlı biriyseniz ve onların hayal kırıklığını gidermek adına uzlaşmaya çalışıyorsanız sizin suçsuz olduğunuza inanırlar.
Duygusal olarak olgun insanlar, değişikliklerin ve hayal kırıklıklarının yaşamın bir parçası olduğunu kabul ederler. Hayal kırıklığına uğradıklarında duygularını kabul ederler ve memnun olmak için yeni yollar bulmaya çalışırlar. îş birliği içinde çalışırlar ve başkalarının fikirlerine açıktırlar.
Duygusal olarak olgun bir insanla uzlaşmaya çalıştığınızda, bir şeylerden vazgeçtiğinizi düşünmezsiniz aksine her ikiniz de memnun olursunuz. İş birlikçi, olgun insanların ne pahasına olursa olsun kazanmak gibi bir gündemleri olmadığı için, sizden istifade ettiklerini düşünmezsiniz. Uzlaşma, karşılıklı memnun olmak demek değildir. Uzlaşma, isteklerin karşılıklı dengelenmesidir. İyi bir uzlaşmada, her iki insan da istedikleri şeyi yeterince elde ettiğini düşünür. Buna karşın, duygusal olarak olgun olmayan insanlar kendi çıkarları doğrultusunda başkalarının ödün vermesi için baskıda bulunurlar ve genellikle adaletin sağlanmadığı bir çözüm için ısrar ederler.
Mutsuz ilişki yaşayan insanlar genellikle “İlişkiler uzlaşmayla ilgilidir, değil mi?” tarzında cümleler kurar. Ancak onların yüz ifadelerine baktığımızda, uzlaşmadan bahsetmediklerini anlayabiliriz. Onlar diğer kişinin istediklerini yapmanın verdiği baskıdan bahsederler. Gerçek uzlaşma farklı hissettirir. İstediğinizi elde edemeseniz bile ihtiyaçlarınızın göz önüne alındığını bilirsiniz.
İster inanın ister inanmayın, duygusal olarak olgun insanlarla konuştuğunuzda uzlaşma can sıkıcı değil eğlenceli olabilir. Onlar o kadar özenli ve ilgili olurlar ki onlarla çözüm bulmaya çalışmak zevk verir. Onlar sizin nasıl hissettiğinizle ilgilenir ve memnun olmanıza çok önem verirler. Empati kurdukları için, sonuçtan mutlu olmadığınızda kendilerini rahat hissetmezler. Onlar sizin de kendinizi iyi hissetmenizi isterler. Böyle bir düşünceyle muamele görmek, uzlaşmayı mükemmel bir tecrübeye dönüştürür.
Onlar İyi Huyludur
Bir ilişkide kızgınlık ne kadar erken yaşanırsa, etkileri o kadar kötü olur. Çoğu insan ilişkinin başında en iyi şekilde davranır bu nedenle erkenden kızgın davranan kişilere karşı tetikte olmak gerekir. Bu durum, saygısızlığın yanı sıra kırılganlık ve haklı olma hissi verir. Çabuk sinirlenen ve hayatın isteklerine göre akmasını bekleyen insanlar, iş birliği yapmaz. Eğer birinin öfkesini yatıştırmak için refleksif olarak bir şeyler yapmak isterseniz dikkatli olun.
İnsanların öfkelerini yaşama ve ifade etme şekli arasında muazzam farklılıklar vardır. Daha olgun insanlar, süregiden öfke durumunu rahatsız edici bulurlar bu nedenle, bu hissin çabucak geçmesi için bir yol bulmaya çalışırlar. Diğer yandan daha az olgun insanlar ise, öfkelerini besleyebilirler ve gerçeğin onlara uyum sağlaması gerekiyormuş gibi davranabilirler, ikinci gruptaki kişilerin, hak kazanma duyguları nedeniyle sizi öfkelerinin merkezine koyabileceklerini unutmayın.
Sevgiyi geri çekerek öfkelerini gösteren insanlar özellikle tehlikelidir. Böyle bir davranışın sonucunda, hiçbir şey çözülmez ve diğer kişi cezalandırıldığını hisseder. Buna karşın, duygusal olarak olgun insanlar size neyin yanlış olduğunu söyler ve bir şeyleri farklı yapmanızı isterler. Uzun süre surat asmazlar ve küs durmazlar. Sonuç olarak, sessizce beklemek yerine anlaşmazlığa son vermek için inisiyatif kullanırlar.
Bununla beraber, insanlar duygusal olgunluk düzeylerine bakılmaksızın onları sinirlendiren şeyler hakkında konuşmadan önce sakinleşmek için zamana ihtiyaç duyarlar. Her iki taraf da sinirliyken konunun üstüne gitmek iyi bir fikir değildir. Biraz ara vermek çoğu zaman daha çok işe yarar ve insanların sonradan pişman olacakları sözleri söylememelerine yardımcı olur. Ayrıca, insanlar bazen duygularıyla baş etmek için ilk olarak yalnız kalmaya ihtiyaç duyarlar.
Onlar Etkilenmeye Açıktır
Duygusal olarak olgun insanlar, özgüven konusunda kendilerine güvenirler. Diğer insanlar bazı şeyleri farklı gördüğünde, kendilerini tehdit altında hissetmezler ve eğer bilmedikleri bir şey varsa zayıf görünmekten korkmazlar. Bu nedenle, onlarla bir şey paylaşmak istediğinizde, sizi dinlerler ve söylediklerinizi düşünürler. Size katılmayabilirler ama doğal meraklarından dolayı sizin bakış açınızı anlamaya çalışırlar. İlişki ve evliliğin istikrarı konusunda ünlü araştırmaları olan John Gottman, bu özelliği
başkalarından etkilenme isteği olarak tanımlamaktadır ve sürdürülebilir, mutlu bir ilişkinin yedi ilkesi arasında saymaktadır. (1999)
Erkekler kendilerini güvence altına alacak ve gereksiz etkiye direnecek şekilde sosyalleştikleri için ortak bir girişimi reddetme eğilimi gösterirler. Bu kültürel eğilim çok ileri gittiğinde, yakın ilişkilerde karşılıklı bir uyum yakalanabilir. Bununla birlikte, bu konuda cinsiyet ayrımı yoktur. Birçok kadın da herhangi birinden etkilenmeyi reddedebilir ve erkekler gibi katı olabilir. Cinsiyet ne olursa olsun, bir başkasının bakış açısını hesaba katmak istememek, duygusal açıdan olgunlaşmamaya ve zor bir sürece işaret eder.
Onlar Dürüsttür
Gerçeği söylemek, güvenin temelidir, kişinin bütünlüğünü gösteren bir işarettir ve aynı zamanda bir başkasının hayatına saygı göstermektir. Duygusal olarak olgun insanlar eğer yalan söylerlerse ya da yanlış bir izlenim verirlerse sizin neden üzüldüğünüzü anlarlar.
Gerçeği söylemek, zaman zaman birçok sebepten dolayı hepimiz için zor olabilir. Örneğin; kızgın ya da eleştiren biriyle iletişim kurmamız gerektiğinde, kendimizi korumak için yalan söyleme eğiliminde olabiliriz. Ancak dürüstlük söz konusu olduğunda duygusal açıdan olgun bir insana dürüst ve açık sözlü olma konusunda güvenebilirsiniz.
Onlar Özür Diler ve Telafi Ederler
Duygusal olarak olgun insanlar, kendi davranışlarından sorumlu olurlar ve gerektiğinde özür dilemeyi bilirler. Bu tür saygı ve karşılıklı iletişim durumu, sarsılan güveni, incinen duyguları onarır ve iyi bir ilişkinin sürdürülmesine yardımcı olur.
Duygusal olarak olgun olmayan insanlar birçok kez özür dilemelerine rağmen, onların bu davranışı iki yüzlülükten başka bir şey değildir. Gerçek bir değişimi hedeflemeden insanların kızgınlıklarını yatıştırmaya çalışırlar. (Cloud ve Townsend, 1995) Aslında yürekten özür dilemezler ve genellikle ilişkiyi düzeltmek yerine kendilerini kurtarmayı isterler. Diğer yandan samimi olan insanlar ise, sadece özür dilemezler aynı zamanda farklı bir şey yapmak istediklerini net bir şekilde gösterirler.
İnsanlara incindiğinizi ya da hayal kırıklığına uğradığınızı söylediğinizde, onların verdiği yanıtları gözlemleyin. Kendilerini müdafaa mı ediyorlar yoksa değişmeye mi çalışıyorlar? Sadece sizi yatıştırmak için mi özür diliyorlar yoksa gerçekten ne hissettiğinizi önemsiyorlar ve anlıyorlar mı?
Crystal’ın Hikâyesi
Crystal, kocası Marcos’un bir ilişki yaşadığını e-posta aracılığıyla öğrendi. Marcos, affetmesi için kendisine yalvarmıştı ama bu gerçeği bilmek ilişkilerini bitirme noktasını getirmişti. Geçici bir ayrılıktan sonra, Crystal ilişkileri üzerine düşünmeye istekli olduğuna karar verdi ve koşullarından biri olanlar hakkında konuşmaktı. Crystal olanları anlamak istiyordu ve daha fazla detaya ihtiyacı vardı. Marcos, onun bu isteğini anlayamıyordu ve ona; “Üzgün olduğumu söyledim. Başka ne istiyorsun? Neden sürekli konuyu açıyorsun? Benden ne yapmamı istiyorsun?” dedi.
Cevap, basitti. Crystal, Marcos’tan içindekileri anlatmasını ve neden başka bir ilişkisi olduğunu öğrenmek istiyordu aynı zamanda ihanete uğradığı için kendisini nasıl hissettiğini bilmesini istiyordu. Aynı zamanda Marcos’un kendisini susturmasına değil duymasına ihtiyacı vardı. İhanete uğrayan kişiler genellikle tüm gerçekleri öğrenerek tükenirler. Bu, dehşet verici bir meraktır ama sorularına cevap almak acılarını gidermelerine yardımcı olabilir. Bu nedenle Crystal için sadece özür dilemek yeterli değildi; olanları anlamak istiyordu ve bu nedenle, Marcos’un soruları cevaplamak için hazır bulunması gerekiyordu.
Onlar Duyarlıdır
Yukarıda özedenen temel özelliklerin hepsi zihninize bir kere yerleştiğinde, ilişkileri daha sıcak ve eğlenceli hâle getiren insanlarla birlikte olmak isteyeceksiniz. Boya ve eşyalar nasıl bir evi ev yapıyorsa, aşağıdaki özelliklerin de tamamen tatmin edici bir ilişki yaşamak için gerekli olduğunu düşünün.
Onların Empati Kurması Sizi Güvende Hissettirir
Empati, insanları ilişkilerinde güvende hissettiren şeydir. Özfarkındalıkla birlikte empati, duygusal zekânın ruhunu oluşturur (Goleman, 1995) ve hem insanları olumlu sosyal davranışlara yönlendirir hem de başkalarıyla olan ilişkilerde adaleti sağlar. Buna karşın, empati kuramayan insanlar duygularınızı görmezden gelir ve deneyimlerinizi hayallerinde canlandırmazlar ya da onlara karşı duyarlı olmazlar. Bunun farkında olmak önemlidir çünkü sizin duygularınıza karşılık vermeyen bir kişi herhangi bir anlaşmazlık söz konusu olduğunda duygusal yönden güven vermez.
Ellen’ın Hikâyesi
Ellenin erkek arkadaşı, empati becerisinden fazlasıyla yoksundu. Ellen
ona gününü anlatmak istediğinde, hikâyesini kendi gündemini anlatmaya başlamak için bir sıçrama tahtası olarak kullanmak için dinlerdi. Sonunda Ellen sinirlenip onu dinlemesini ve biraz daha empati kurmasını istediğinde, erkek arkadaşı onun kötü bir insan olduğunu söylediğini düşünürdü.
Buna karşılık, o da Ellena mükemmel biri olmadığını söyleyerek ateş açardı. Erkek arkadaşı, onun duygusal ihtiyaçlarına karşılık veremiyordu çünkü onun isteklerini kendisini korumak zorunda olduğu bir eleştiri olarak görüyordu.
Fark Edildiğinizi ve Anlaşıldığınızı Size Hissettirirler
İçsel deneyimlerinizle ilgilenen birisiyle konuşmak ne büyük bir hediye! Böyle kişilerle konuştuğunuzda bazı duyguları hissettiğiniz için kendinizi garip hissetmek yerine, anlaşıldığınızı hissedersiniz çünkü karşınızdaki kişi anlattıklarınızla duygusal düzeyde ilgilenir.
Duygusal olarak olgun insanlar sizi ilginç bulduklarında, hakkınızda daha fazlasını öğrenmek istediklerini gösterirler. Hikâyenizi dinlemekten zevk alırlar ve bunu bilmenizi sağlarlar. Aynı zamanda, onlara söylediğiniz şeyleri hatırlarlar. Gelecekteki sohbetlerde bu bilgileri referans olarak kullanmaları muhtemeldir. Bireyselliğinizi severler ve onlardan farklı olan yönleriniz ilgilerini çeker. Bu durum, onlara ayna olmanızı beklemek yerine sizi gerçekten tanımaya istekli olduklarını yansıtır.
Duygusal yönden olgun insanlar, sizi olumlu bir şekilde görür ve zihin kütüphanelerini sizin en iyi özelliklerinizle doldurur. Böyle bir ilgi ve kabul etme ortamında, kendinizi tamamen olduğunuz gibi hissedersiniz, Genellikle kendinizi herkesten sakladığınız ve başka biriyle paylaşmayı düşünmediğiniz deneyimlerinizi anlatırken bulursunuz. Aynı zamanda, böyle insanlarla ne kadar çok şey paylaşırsanız, onların da sizinle o kadar şey paylaştıklarını fark edersiniz. İşte gerçek samimiyet böyle kurulur ve gelişir. Onlar size bir kez güvendikleri zaman, açık ve samimi bir iletişim kurarlar, iç dünyalarına girmenize izin verirler. Geçmişte duygusal olarak ihmal edilmiş olsanız bile, bu durum sizin için yeni ve heyecan verici bir tecrübe olabilir.
Ayrıca üzüldüğünüzü hissettiğinizde, duygusal olarak olgun insanların geriye çekilmediklerini fark edersiniz. Onlar, sizin duygularınızdan korkmazlar ve başka türlü düşünmeniz gerektiğini söylemezler. Sizin duygularınıza kucak açarlar ve onlara söylemek istediğiniz şeylerden bir şeyler öğrenmeyi severler. Siz de onlara bir şeyler anlatmak istersiniz. Sizi gerçekten dinleyen birini bulmak mükemmel bir şeydir.
Onlar Rahat Olmayı ve Rahat Ettirmeyi Severler
Duygusal olarak olgun ve duyarlı insanlarda sorunsuz çalışan duygusal olarak ilgilenme içgüdüsü vardır. Onlar ilişki kurmayı severler. Stresli koşullar altında bile doğal olarak rahat olmayı ve rahat ettirmeyi severler. Onlar sempatiktir ve dostça bir desteğin ne kadar önemli olduğunu bilirler.
Onlar Eylemlerini Yansıtırlar ve Değişmeye Çalışırlar
Duygusal olarak olgun insanlar, kendilerini inceleme becerisine sahiplerdir. Psikolojik terimler kullanmayabilirler ama insanların birbirlerini duygusal olarak nasıl etkilediğini net bir şekilde anlarlar. Onlara sizi rahatsız eden davranışlarını söylerseniz, sizi ciddiye alırlar. Bu tür geri bildirimleri seve seve kabul ederler çünkü bu tür net bir iletişimin getirdiği duygusal yakınlıktan memnun olurlar. Bu, kendilerini tanımak ve öğrenmek arzularının yanı sıra diğer insanların algılarına ilgi ve merak duyduklarını gösterir.
Kişinin kendi kendini tanımasının bir sonucu olarak, harekete geçme arzusu da önemlidir. Doğru şeyleri söylemek ya da özür dilemek yeterli değildir. Sizi neyin rahatsız ettiğinden emin olursanız, sorunun farkında olursunuz ve değişim için bir girişimde bulunursunuz.
Jill’irı Hikâyesi
Jill, yıllarca eşinin onu ne kadar ihmal ettiğini anlaması için uğraştı ama empati kurması için gösterdiği her bir girişim, Jill’in asla memnun olmadığını iddia eden geri saldırıyla sonuçlandı. Zamanla, eşinin kendi davranışları üzerine düşünmeyi reddetmesi, Jill’in kendisiyle samimi iletişim kurma çabalarını bitirdi. Nihayetinde, Jill’in ne düşündüğüne ve hissettiğine önem veren başka bir erkek için kocasından ayrılması şaşırtıcı değildi. Jill herhangi bir şeyi gündeme getirdiğinde, yeni partneri davranışları üzerine düşünüyordu ve sonrasında farklı şeyler yapmak için çaba gösteriyordu.
Onlar Gülmeyi Severler ve Eğlenceli Olabilirler
Mizah, hoş bir cevap verme biçimi ve aynı zamanda oldukça uyumlu bir savunma mekanizmasıdır. (Vaillant, 2000) Duygusal olarak olgun insanlar mizah anlayışına sahiptir ve stresi azaltmak için tasasız davranabilirler. Kahkaha, insanlar arasındaki eşitlikçi bir oyun biçimidir, kontrolü bırakma ve başkasının izinden gitme becerisini yansıtır.
Duygusal olarak olgun olmayan insanlar, bağları güçlendiren mizah konusunda zorluk yaşar. Başkaları eğlenmese bile mizahı onların üzerine yıkarlar. Ayrıca, başkaları üzerinden mizahın tadını çıkarmaya eğilimli olurlar böylece kendi benlik saygılarını güçlendirirler. Onlar, insanları
kandıran ya da aptal veya beceriksiz duruma düşüren mizahın tadını çıkarırlar. Bu özellik, onların size nasıl davranacaklarına dair iyi bir göstergedir.
Mizahın en uç noktası, örneğin iğneleme gibi, ana yemek olarak değil bir baharat gibi sunulur. Aşırıya kaçılmazsa, ortama bir tutam keyif verici gerginlik katabilir ama aşırıya kaçılırsa kinizme yol açabilir. Kinizmin ve iğnelemenin aşırısı, ilişki kurmaktan korkan ve olumsuza odaklanarak duygusal olarak kendini korumaya çalışan kapalı bir kişinin belirtileri olabilir.
Onların Etrafında Olmak Keyif Verir
Çevrenizde olmaktan keyif almak, biraz anlatılamaz bir özelliktir ama ilişki memnuniyeti için çok önemlidir. Yukarıda anlatılan özellikler tekrar gözden geçirildiğinde, duygusal olarak olgun insanların etrafındaki insanlara keyif veren olumlu bir havaya sahip olduklarım görebilirsiniz. Elbette, her zaman mutlu olmazlar ama çoğu zaman iyi hissetmeyi başarabilirler ve hayattan zevk alırlar. Tatmin edici olmayan birçok ilişkiden sonra mutlu olabileceği partneri bulan bir kadın, aradığı kişinin o olduğunu bilir çünkü bu, markete gitmek bile olsa, onun var olduğu yerde zaman geçirmekten zevk almak demektir.
İnsanlarla Online Olarak Bir Araya Gelince Nelere Dikkat Edilmeli?
Bu bölümde açıklanan özellikler, aynı zamanda online buluşmalar ve sosyal ağlar için de geçerlidir. Aslında, online ilişkiler duygusal olgunluğu tanımlamak için pratik yapma fırsatı sunar çünkü insanların profillerinden ve elektronik mesajlarından kendileri hakkında neler söylediklerini okuyabilir ve değerlendirebilirsiniz.
Bazı insanlar başkalarına göre daha iyi yazar olmasına rağmen, tüm kişisel yazılar insanların nasıl düşündüğünü, nelere değer verdiğini, nelere en çok odaklandığım, kendi mizah anlayışlarından bahsetmeden ve diğerlerinin hislerine karşı duyarlılık göstermeden ortaya koyar. Ayrıca, insanların yazdıklarını okumak ve mesajlarının sizi nasıl hissettirdiğinin farkına varmak için size zaman verir. Telefon görüşmeleri ise, karşınızdaki kişinin yüz ifadelerini ve sözsüz tepkilerini gizli tutarken söylediklerini anlamak ve fark etmek için imkân sunar.
Böyle ortamlarda, insanların zamanlaması ve hızı karşısında nasıl hissettiğinizi kendinize sorun. Sınırlarınıza karşı saygılılar mı ve birbirinizi
tanıma konusunda ne kadar hızlı ya da yavaş davranıyorlar? Anlık yakınlık için baskı hissediyor musunuz ya da cevap vermeleri rahatsız edecek kadar uzun zaman mı alıyor? Sizi tanımamalarına rağmen size çok fazla umut bağladıklarını mı düşünüyorsunuz? Ya da mesafeli mi davranıyorlar ve bu nedenle iletişime devam etmek için çabalamanız mı gerekiyor? Bir önceki e- postanızda yazdıklarınızı kaynak olarak kullanıyorlar mı yoksa doğrudan kendi konularına mı giriş yapıyorlar? Sizi daha iyi tanımak veya belirli bir konudaki düşüncelerinizi öğrenmek için soru sorarak mı sohbete devam ediyorlar? Onlarla bir şeyi planlamak kolay oluyor mu yoksa uyum sağlamak konusunda sorun mu yaşıyorsunuz?
Bir profili, e-postayı veya mesajı okuduktan sonra, izlenimlerinizi not almak için kendinize zaman ayırın. Böyle bir çalışma, içinizdeki sese odaklanmayı öğrenmenize yardımcı olur. Bunu yapmak daha kolay olacaktır çünkü yüz yüze etkileşimin verdiği sosyal baskıyı üzerinizde hissetmeyeceksiniz. Kişinin yazdıklarını okuduktan sonra kendinizi nasıl hissettiğinizi tanımlayın. Kendiniz olmaktan memnun musunuz yoksa neyi nasıl söyleyeceğinizi takip etmeniz gerektiğini mi hissediyorsunuz? Tepkilerinizi gözlemlemek, duygusal açıdan olgun insanları tanımlamak için çok önemli bir beceridir ve online iletişim bu açıdan size mükemel bir uygulama imkânı sunabilir.
Egzersiz: Başkalarının Duygusal Olgunluğunu Değerlendirmek
Yukarıdaki tüm özellikleri, bir kişinin istediğiniz ilişki türünü size verip veremeyeceğini belirlemeniz için aşağıdaki listede özetledim.
Gerçekçi ve Güvenilirlerdir
Savaşmak yerine gerçekle çalışırlar.
Aynı zamanda hem düşünürler hem hissederler. Tutarlı olmaları onları güvenilir yapar.
Her şeyi kişisel algılamazlar.
Saygılı ve Karşılıklılardır
Sınırlarınıza saygı gösterirler. Karşılık verirler.
Esnektirler ve uzlaşmaya varırlar. Soğukkanlıdırlar.
Etkilenmeye açıktırlar. Dürüsttürler.
Özür dilerler ve telafi ederler.
Duyarlıdırlar
Empati kurmaları sizi güvende hissettirir.
Sizi hissettiklerini ve anladıklarını size hissettirirler. Rahat olmayı ve rahat ettirmeyi severler.
Eylemleri üzerine düşünürler ve değişmeye çalışırlar. Gülmeyi severler ve eğlenceli olabilirler.
Bir kişi bu tür özelliklere ne kadar sahipse, ikinizin de tatmin edici ve gerçek bir bağ kurma olasılığı o kadar yüksektir.
Yeni İlişki Alışkanlıkları Geliştirme
Mademki duygusal olarak olgun insanları tanımlayabiliyorsunuz, artık ilişki yapbozunun tamamlanması gereken son bir parçası kaldı: Sizin kendi davranışlarınız. Bu son bölümde, ilişkilerinizi kendi açınızdan daha gerçekçi, daha karşılıklı hâle getirecek bazı yeni yaklaşımlara kısa bir şekilde göz atacağız. İlişkinizin gelişmesine yardımcı olması için bu eylemler üzerine çalışabilirsiniz. Sonuçta, duygusal olarak olgunlaşacak şekilde kendinizi geliştirmek, istediğiniz ilişkilere yönelmenizde önemli katkılarda bulunur.
Egzersiz: İlişkiye Dâhil Olmanın Yeni Yollarını Keşfetmek
Hadi üzerine çalışabileceğiniz duygusal bir olgunluk profili oluşturalım. Aşağıdaki listeler, duygusal olarak olgun insanların ilişkilerde nasıl etkileşim kurabileceği ve davranabileceğinin bir resmini sunmaktadır. Aşağıdaki yeni davranışlar, inançlar ve değerler listesini okuyun ve uygulamak için birkaç tanesini seçin. Her seferinde bir ya da iki tane seçin ve çalışırken kendinize karşı nazik olun. Bazıları diğerlerinden daha zor olabilir.
Yardım İstemeye İstekli Olmak
- Ne zaman ihtiyacım olursa yardım isteyeceğim.
- Bir şeye ihtiyacım olduğunda, eğer isterlerse birçok insanın bana yardım etmekten memnun olacağını kendime hatırlatacağım.
- Ne istediğimi sormak, duygularımı ve isteklerimin nedenlerini ifade etmek için açık ve samimi bir iletişim kullanacağım.
- Çoğu kişinin istediğimde beni dinleyeceğine güveneceğim.
İnsanlar Beni Kabul Etse de Etmese de Kendim Olmak
- Düşüncelerimi kötü niyet taşımadan açık ve kibar bir şekilde dile getirdiğimde, insanların beni nasıl algılayacağını kontrol etmeye çalışmayacağım.
- Sahip olduğum enerjiden daha fazlasını vermeyeceğim.
- Başkalarını memnun etmeye çalışmak yerine, onlara nasıl hissettiğimi göstermeye çalışacağım.
- Daha sonra güceneceğimi düşündüğüm şeyleri yapmak için gönüllü olmayacağım.
- Eğer birisi rahatsız olacağım bir şey söylerse, alternatif bir bakış açısı sunacağım.
- Karşımdaki kişinin düşüncesini değiştirmeye çalışmayacağım; sadece cümlelerin belirsiz olmasına izin vermeyeceğim.
Duygusal Bağın Sürdürülmesi ve Takdir Edilmesi
- Önemsediğim özel insanlarla iletişimde olmaya ve onların aramalarına ve elektronik iletilerine cevap vermeye özen göstereceğim.
- Kendimi arkadaşlarıma yardım etmeyi ve onlardan yardım almayı hak eden güçlü bir kişi olarak düşüneceğim.
- İnsanlar ‘doğruyu’ söylemediklerinde bile, bana yardım etmeye çalışıp çalışmadıklarına odaklanacağım. Eğer onların amacı beni duygusal açıdan beslemek ise, onlara duyduğum minneti dile getireceğim.
- Birinden rahatsız olduğumda, ilişkimizi düzeltebilmek için ne söylemek istediğimi düşüneceğim. Öfkemin dinmesi için bekleyeceğim ve sonrasında karşımdaki kişiye duygularımı dinlemeyi isteyip istemeyeceğini soracağım.
Kendim İçin Makul Beklentilere Sahip Olmak
- Mükemmel olmanın her zaman gerekli olmadığım aklımda tutacağım. İşlerin mükemmel olmasını saplantı hâline getirmek yerine işlerin bitmesine odaklanacağım.
- Yorulduğumda, dinleneceğim ve farklı bir şeyler yapacağım. Fiziksel enerji düzeyim, çok fazla çalıştığımı bana haber verecek. Bir kaza veya hastalığın beni durdurmasını beklemeyeceğim.
- Bir hata yaptığımda, insan olduğumuzu hatırlayacağım. Her şeyi önceden öngörmeye çalışsam bile, beklemediğim sonuçlarla karşılaşabilirim.
- Herkesin kendi duygularından sorumlu olduğunu ve net bir şekilde kendi ihtiyaçlarını ifade edeceğini aklımda tutacağım. Toplumsal nezaketin ötesinde, başkalarının ne istediğini tahmin etmek benim görevim değil.
Açık Bir Şekilde İletişim Kurmak ve İstediğim Sonuçlara Ulaşmak için Harekete Geçmek
- Onlara söylemediğim sürece insanların ihtiyaçlarımı bilmelerini beklemeyeceğim. Kendimi önemsemek, onların ne hissettiğimi otomatik olarak bilecekleri anlamına gelmez.
- Eğer yakınımdaki insanlar beni üzerse, acımı altta yatan ihtiyacımı belirlemek için kullanacağım. Sonrasında, bana ihtiyacımı nasıl verebilecekleri konusunda rehberlik sağlamak için açık ve samimi bir iletişim kuracağım.
- Duygularım incindiğinde, ilk önce tepkimi anlamaya çalışacağım. Geçmişten gelip duygularımı tetikleyen bir şey var mıydı yoksa o kişi bana gerçekten duyarsız mı davrandı? Eğer duyarsız davrandıysa, ondan beni dinlemesini isteyeceğim.
- Başkalarına karşı düşünceli olacağım ve karşılığında onlar düşünceli olmazsa onlardan daha anlayışlı olmalarını isteyeceğim ve akışına bırakacağım.
- Net bir cevap alana kadar istediğim şeyi sormaya devam edeceğim.
- Etkileşim kurmaktan yorulduğumda, başka bir zaman iletişim kurmaya devam edip edemeyeceğimizi sorarak düşüncelerimi kibar bir şekilde dile getireceğim. O anda enerjimin tükendiğini samimi bir şekilde açıklayacağım.
Eğer bu ifadelerin birçoğu sizin için doğruysa, ne kadar çok enerji ve hafiflik hissedeceğinizi fark ediyor musunuz? İlişkilerinizde, kendinize kibar davranarak ve başkaları tarafından duyulmayı bekleyerek aktif olabilir ve kendinizi ifade edebilirsiniz. Kendinizi duygusal yalnızlıktan kurtarabilirsiniz. Bu değerleri ve iletişim yollarını çocukken öğrenmemiş olsanız bile, şu anda geliştirebilirsiniz. Duygusal olarak olgun olmayan ebeveynlere sahip olmak, kendinizi kabul etmeyi, ifade etmeyi ve gerçek, samimi bir ilişki kurma umudunuzu zayıflatmış olabilir ama şu anda bir yetişkin olarak sizi geçmişte tutan hiçbir şey yok.
Özet
Bu bölüm, duygusal olarak olgun insanları daha kolay tanıyabilmeniz için onların ortak özelliklerini ana hatlarıyla belirledi. Aynı zamanda, başkalarıyla daha tatmin edici ve destekleyici ilişkiler kurmanıza yardımcı olacak yeni ilişki yollarını özetlendi. Duygusal yakınlığın gerçekte nasıl olduğunu öğrendiğinize göre, size biraz ilgi gösteren ve minimum düzeyde açık olan kişinin cazibesine kapılmayacaksınız. İstediğiniz şeyi bulmaya çalışabilirsiniz ve bulana kadar diğer insanları rahatlıkla gözlemleyebilirsiniz. Bir bağ kurmak için duygusal güçlü yanlarınızı ve kapasitesinizi kullandığınızda, daha mutlu bir ilişkinin anahtarının en başından beri içinizde var olduğunu keşfedeceksiniz.
Son Söz
Geçmişinizi anlamak ve yeni bir geleceğe başlamak hem acı hem tatlı bir süreç olabilir. Yaşadıklarınıza ışık tutmak ve onların seçimlerinizi nasıl etkilediğini anlamak, kaybettiğiniz ve sahip olmadığınız şeylerle ilgili üzüntü duymanıza sebep olabilir.
İşte, ışık böyle bir şeydir. Sadece görmek istediğimiz şeyleri değil, her şeyi aydınlatır. Kendiniz ve aile ilişkilerinizle ilgili gerçeği ortaya çıkarmaya karar verdiğinizde, ortaya çıkan şey karşısında şaşkına dönebilirsiniz, özellikle de bu kalıpların nesilden nesile nasıl geçtiğini gördüğünüzde… Bazen bu bilginin en iyisi olup olmadığını merak edebilirsiniz. Hatta bazen bilmemenin daha iyi olduğunu düşünebilirsiniz.
Sonuç olarak bu, hayatla ilgili değer verdiğiniz şeylere bağlıdır. Gerçeği aramak ve kendinizi tanımaya çalışmak, sizin için önemli ve anlamlı bir uğraş mı?
Bu soruya cevap verebilecek tek kişi, sizsiniz. Ancak bu benim tecrübem ve elbette sayısız birçok insanın da tecrübesi derseniz, işte bu büyük farkındalık kendi hediyelerini getirir, ki bu hediyelerin çoğu dünyayla ve kendinizle daha dolu, daha derin bir bağ kurmanızı içerir. Zor bir geçmişi detaylı bir şekilde ele almak, bu gününüzü daha gerçek, daha değerli bir hâle getirir. Kendinizi ve ailenizi ilk defa tam olarak anlamaya başladığınızda, hayatınızı daha önce hiç olmadığı kadar seveceksiniz. Duygusal olarak olgun olmayan insanların davranışlarıyla ilgili karışıklığınızı ve hayal kırıklıklarınızı çözdüğünüzde, yaşam daha hafif ve daha kolay olacak. Umarım, bu kitap sadece kendinizi ve sevdiğiniz kişileri anlamınıza yardımcı olmaz aynı zamanda geçmiş aile kalıpları yerine gerçek duygularınızı ve düşüncelerinizi yaşamak için size daha fazla özgürlük ve ferahlık getirir.
Gerçek duygularını ilk defa keşfeden ve diğer insanların duygusal olarak olgunlaşmadığını fark eden danışanlarımın yüzlerini gördüğümde, onların ifadeleri şaşkınlık ve huzuru yansıtmaktadır. Bunu, aydınlanma olarak adlandırmak hiç de abartı olmaz. İçlerinden bir kişi bile bilinmezliğe istekli bir şekilde geri dönmek istemez. Kendi içlerinde karşılaştıkları her bir gerçekle, kendilerini yenileme hissi yaşarlar. Sahip oldukları pişmanlıklara rağmen, mutlak bir bütünlük hissi onları sarıverir ve yaşamlarının sanki bu yeni noktadan başladığını hissederler.
İşte, hepsi bu. Kendini keşfedebilen ve duygusal gelişim gösteren kişiler ikinci bir yaşama başlayabilir ki bu yaşam, eski aile rolleri ve istekli fanteziler söz konusu olduğu sürece hayal bile edilemez. Gerçekte kim olduğunuza ve yaşamınızda neler olup bittiğine yeni bir bilinçle baktığınızda, gerçekten sil baştan yapabilirsiniz. Bir kişinin söylediği gibi; “Kim olduğumu tam olarak biliyorum. Başkaları değişmeyecek ama ben değişebilirim.”
Şu andan itibaren mutlu bir hayata başlamamanız için hiçbir sebep yok. Açıkçası ben, daha önceden sahip olmayı umut etmek yerine şu anda bilinçli bir yetişkin olarak kendinize mutlu bir yaşam sunmanızın daha tatmin edici olacağını düşünüyorum. Bir yetişkin olarak kendi yeni benliğinizin doğumununa şahit olmak ve bunun farkında olmak, inanılmaz bir şey. Kaç kişi uykudan uyanabilir ve içlerinde var olan asıl kişinin ortaya çıktığını fark edebilir? Kaç kişi ömrüne iki yaşam sığdırabilir?
Öyleyse söyleyin bana, bir ömre iki yaşam sığdırmanın acısına değer mi? Farkındalık yolunu seçtiğiniz için memnun musunuz?
Evet mi? Ben de!
Kaynak: Olgunlaşmamış Ebeveynlerin Yetişkin Çocukları-Dr. Lindsay C. Gibson-Sf 159/176
2-8.HAFTA
Açıklama: Yukarıdaki altı ders ile çalışmanın giriş bölümünü tamamladınız. Bundan sonraki bölümde tamamen içteki çocupa odaklanıyor olacağız. Aşağıdaki 14 dersin içeriğini kendi zamanınızda çalışarak tamamlayabilirsiniz. Bizim tavsiyemiz 2. haftadan başlayarak her ders için en az dört gün ayırarak sekizinci haftaya kadar aralıksız tamamlamanızdır. Ancak eğer yapamazsanız da sorun değildir.
DERS İÇERİKLERİ
DERS 1: Yetişkin ve Çocuk benliğin Arasında Bağ Kurmak
DERS 2: İçinizdeki Çocuk Kim?
DERS 3: İçinizdeki Yetişkin Kim?
DERS 4: Hangi Benliğimizle Karşı karşıya Olduğumuzu Nasıl Anlarız?
DERS 5: Tetikleyicilerinizi Anlamak
DERS 6: İçimizdeki Çocuk Tetiklendiğinde Ne Yapmalıyız?
DERS 7: İçinizdeki Çocuk Belli Hislere Kapılmaya Başladığında Kaç Yaşındaydınız?
DERS 8: İçinizdeki Çocuğun Güvenini Geri Kazanmak
DERS 9: İçimdeki Çocuğun Sevdiği Şeyler Nelerdir?
Ders10-Sınırlarınızı Belirleyin
Ders11-Dengeyi Bulmak
12.Ders: İçimizdeki Çocuk ve Yetişkin Benliğimiz Arasında Köprü Oluşturmak
13.Ders: Diğer İnsanları ve Çocuk Benliklerini Nasıl Daha İyi Anlarız
14.Ders: Anın Bilincinde Olmak
MEDİTASYON
eğitİMİ HAZIRLAYAN- arzu prema

Uzun zamandır kişilerin yaşamlarında potansiyellerini harekete geçirmeleri yolunda yardımcı olduğum danışmanlık seansları yapıyorum. Bildiğiniz gibi danışmanlık seansları çoğunlukla elli dakika veya bir saat ile sınırlandırılmış çalışmalardır. Danışanlar bu seanslarda derin bir içsel çözülme yaşayabilseler de asıl değişim ve dönüşüm onların günlük yaşamlarında derin bir farkındalıkla ilerlemeleri ile mümkündür. Kişisel dönüşüm programları bu amaç ile hazırlanmıştır. Danışanların veya takipçilerimizin kolaylıkla ulaşabilecekleri ve kendi zamanlarında yapabilecekleri kolay ama bir o kadar da etkili pratik araçlarla dizayn edilmiştir. Kişisel Dönüşüm programlarımıza her geçen gün yenileri eklenecektir. Yaşamlarınızda farkındalığınızı arttırmak ve keyifli bir yaşamı kendiniz için dizayn edebileceğinizi umduğumuz bu kursları keyif ile takip etmenizi diliyorum.
Uzmanlık ve profesyonel biyografim hakkında daha fazla bilgi almak için TIKLAYINIZ
Çocuklukta Duygusal İhmal Sağlığınızı Nasıl Etkiliyor?
Dr.Jonice Webb Çocuklukta Duygusal İhmal (ÇDİ) , ebeveynleriniz sizi yetiştirirken duygularınıza...
OkuyunÇocuklukta Duygusal İhmal
ÇOCUKLUKTA DUYGUSAL İHMAL İhmal Edilmiş bir çocuk musunuz? Hepimiz yaşama...
Okuyun
“İçinizdeki Çocuğun Ebeveyni Olmak-İçerik Sayfası” için 3 yorum
İçinizdeki çocuğun ebeveyni olmak çalışması , ilk gününden itibaren bana tüm ihtiyacım olan materyalleri vererek beni çok özenle, narince hazırladı ve kolaylıkla uyumlanmamı sağladı. Çok etkili bir teknik , ilk meditasyonum ve ardından çok bilinçli bir şekilde hazırlanmış duygularla bağlantıya geçme çalışmasını yaptığımda unutamadığım , benim için ızdırap ve kötü olan anlara giderek derinden o hali yaşamayı ve böylece anlamayı ,anlamlandırmayı arkasından şimdi ki benle ona destek olmayı kimsenin veremediği güven ve sevgiyi vermeyi , çocuklukta yaşadığım duyguları fark etmeyi , ortaya çıkarmayı ve neden öyle hissettiğimi anlamamı ,geçmişimle bugün arasında bağ kurmayı, en önemlisi de küçüklükte yaşadığım zor durumlarda ki duyguları bugün hala tekrar ederek kendime yaşatmaya sebep olan olayları ve kişileri nasıl hayatıma çektiğim , sürekli hayatımda bunu yaptığımın farkındalığını bana kazandırdı. Bunlar çok değerli benim için, kendi kayıp hazinemi buldum . Çalışmamız devam ediyor daha üçüncü gündeyiz ve heyecanla devam ediyoruz . Çok teşekkür ediyorum
Çalışmanın ilk haftasında olmamıza rağmen oldukça etkili.( Diğer çalışmalardan farklı olduğunu şimdiden söyleyebilirim) Tüm geliri Lösev e bağışlamanız zaten başlı başına bir güzellik. Önümüzdeki günler eminim daha da anlamlı olacaktır. Emeklerinize sağlık 🙂
Beşinci derse başlamadan önce yazmak istedim, ama bir türlü fırsat bulamadım. Çünkü bu çalışmaya başladığımdan bu yana çoğu zamanımı yatarak geçiriyorum. Ancak son zamanlarda kendimi zorlayarak dışarı çıkıyorum. Bir şey beni yatağa çekiyor. Dışarı çıkmak istediğimde, bir plan yaptığımda mutlaka hasta oluyorum. Şiddetli baş dönmeleri, tansiyon problemleri ve de karın ağrısı…Karnım normalde hiç ağrımazdı. Çocukluğumda yaşadığım bir şeydi bu. Bir de çalışmaya başladığımdan beri sık sık tansiyonum düşmeye başladı. Oysa ben hep yüksek tansiyondan şikâyetçiydim. Aşağı yukarı yirmi yıldır tansiyonum yüksektir. Başlangıçta ne yapacağımı bilemedim, bir doktor arkadaşa danıştım, bol su içmemi önerdi. Sonra çalışmayla ilgisi olabileceğini düşündüm ve araştırmaya başladım. Şu an okumakta olduğum kitaba (HASTALIK İYİLEŞMEYE GİDEN YOLDUR) baktım. Orada şöyle diyordu;” Kan basıncı düşük olan insan asla sınırlara meydan okumaz, sözünü dinletmeyi veya isteklerini yaptırmayı denemez bile.” Kitapta daha geniş anlatmış ama bu kadarı bana yetti. Doğrudan boyun eğen, her denileni yapan çocukluğuma gittim. Korkak, pısırık.
Bunun dışında karşıma başka bir kaynaktan düşük tansiyon değerlendirmesi çıktı. Orada da şöyle yazıyor: Düşük tansiyonun nedeni. Çocukluk döneminde yeterince sevgi görmemiş olma. Bir konuda dağılmış hissetme, konunun çözüme ulaşmasının bir faydası olmayacağı düşüncesi.
Yani kısacası içimdeki çocuk BENİ SEVİN! Diye tepiniyor. Bunu anlayınca ona şefkat göstermeye başladım. Sık sık seviyor, konuşuyorum onunla. Yanında olduğumu, onu hiç yalnız bırakmayacağımı, korkmamasını söylüyorum. Dilerim her şey yoluna girecek. Çok teşekkürler Arzu hanım. Sevgiler.